Gözünüzün önüne bir Türk filmi sahnesi getirin. Ağa tarafından borçlandırılmış yoksul bir ailenin tek geçim kaynağı olan ineği, ağanın adamları tarafından zorla aileden alınıyor. İnek çok besili değildir belki, ama doğurgandır. Ağa, yoksul ailenin ineğini Hollanda’dan getirttiği damızlık boğasına eş seçmiştir. Çiftleşme gerçekleşecek. Ama karnı aç, bakımsız, yoksul aile ineğinin havaya girmesi pek öyle kolay...
Geçenlerde Taha Akyol’un Milliyet’ teki köşesinde sosyalist siyasetin dogmalar ürettiğini iddia ettiği yazısına Aydemir Güler gereken yanıtı verdi . Taha Akyol gibi çapsız karşı devrimcilerin yanı sıra burjuvazinin Russell Popper gibi nice çaplı ideologları benzer bir şekilde işçi sınıfı siyasetini bilim dışı göstermeye kendilerini adamışlardır. Bu yazıda ise bu gerici ideologların etrafında dolanmak yerine, bizim...
Lenin 1918’de yazdığı Sovyet Hükümetinin Acil Görevleri broşüründe, iktidarı aldıktan sonra devrimin önündeki en acil görevin emek üretkenliğinin artırılması olduğunu yazıyordu: “Bütün sosyalist devrimlerde proletarya iktidarı alma sorununu çözdükten ve esas itibariyle mülksüzleştirenleri mülksüzleştirerek dirençlerini bastırdıktan sonra, kapitalizmden daha üstün bir toplumsal düzen yaratma, yani emek üretkenliğini artırma ve bu minvalde (ve bu amaçla) daha...
Süreçlere karşıtlarıyla bakmak ve öznelliğin incelenen süreçlerin bir parçası, kritik bir parametresi olduğunu sürekli hesaba katmak Marksizm-Leninizm’in en büyük metodolojik üstünlüklerinden bir tanesidir. Sovyetler Birliği’ne, işçi sınıfının bu en görkemli zaferine bakarken bu metodolojik ilkeyi ne kadar vurgulasak azdır. İnsanlığa ne öneriyoruz? Bu soruyu Sovyetler Birliği çerçevesinde düşünürke,n bu sosyalist iktidar deneyimine karşı emperyalizmin saldırılarını,...
Hatırlayacaksınız, Gelenek’in Eylül 2006 tarihli 89. sayısında yer verdiğimiz “Emperyalizm Kendini Dizginleyebilir mi?” başlıklı kolektif çalışma, kapitalist sistemin içsel reform dinamiklerine sahip olmadığını hem genel düzeyde, hem de bugünkü dünyada kaydedilen somut gelişmelerden hareketle saptıyordu. Bu tartışmayı biraz sürdüreceğiz. Sürdürülmeyi hak ediyor, çünkü aynı yazıda mücadele dinamiklerine ilişkin olarak yapılan şu saptama, reformist beklentilerin psikolojik...
Bu satırların yazıldığı sırada, “piyasalardaki dalgalanmalar”ın ciddi bir krize evrilip evrilmeyeceği kesinlik kazanmamıştı. Ama yıllar öncesinde kesinleşmiş olan bazı şeyler var. Birincisi, 1989’dan bu yana, Türkiye hep aynı kısır döngünün içinde. İkincisi, bu kısır döngünün görece kısa aralıklarla ciddi krizlere yol açmaması mümkün değil. Üçüncüsü, döngünün kısır olması “yapısal” bazı değişimlere yol açmadığı anlamına gelmiyor;...
Gündemde kriz tartışmaları var. Dünya piyasalarındaki dalgalanmalar, doların yükselişi, Türkiye’ye yansımaları… Ama güncel gelişmelere geçmeden önce, bunların arka planını ortaya koymak üzere, dünya kapitalizminin 1980’ler ya da 1970’ler sonrasındaki temel yönelimleri konusunda bir giriş yapabilir misiniz? Çok basit olarak ifade edelim… İki dönemeç söz konusu. Dünya kapitalizminin özellikle emperyalist merkezlerde gözlenen dönüşümleri son çeyrek yüzyılda...
Tarihi yorumlamak her kişinin harcı değil. Dünü ve bugünü okurken dikkatli olmalıyız. Özellikle söz konusu olan tarih, ideologlar tarafından yazılan ve amaçlı olarak saptırılan bir tarih ise daha da dikkatli olunmalı. Modern kapitalizmin kitleler nezdinde meşrulaşmasında, safsatalar ve hurafelerle dolu sapkın tarih yazımının rolünü küçümsemek mümkün görünmüyor. Tarih yazarının yerini uzun zaman önce ideolog, ‘roman’...
Türkiye’nin gündeminde yer alan bütün önemli siyasi başlıkların emperyalizmle çok güçlü bağları bulunmaktadır. Bu bağları açığa çıkartmak ve daha önemlisi emekçi halkı anti-emperyalist mücadeleye kazanmak çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle Türkiye Komünist Partisi, uzunca bir süredir tahlillerinde anti-emperyalist mücadelenin sosyalist siyasetin yoğunlaşması gereken alan olduğuna işaret etmektedir. Böyle bir yoğunlaşmanın olası riskleri, bugün...
1970’lerin krizi olarak anılan ve dönemsel olarak kâr hadlerindeki düşüşle açıklanan sermaye birikimindeki tıkanıklığın aşılmasında, emek sömürüsüne dayalı bir üretim biçimi olan kapitalizmin kullanabileceği temel enstrüman, elbette ki, emek sömürüsünü artırmak olacaktı. Son otuz yıla bakıldığında, neoliberalizm üst başlığı altında, gerek mutlak artı-değer gerekse de nispi artı-değer sömürüsünün artırılması için bildik yöntemlerin yeni isimler altında...