Onuncu yılını geride bırakmaya hazırlanan Gelenek Kitap Dizisi’nin temel iddialarından birisi, sosyalist hareketin mirasını en ileri unsurlarıyla geleceğe taşımak oldu. Siyasal mücadelemizi bu anlayışla ördük. Eğrisiyle-doğrusuyla sosyalist hareketin tarihini bir bütün olarak sahiplenirken hiç gocunmadık, sosyalizm mücadelesine hayatını adayan bütün devrimcileri, çizgisi ne olursa olsun, yoldaş bildik. Kitap dizimizin bu sayısında portreler köşesinde, Türkiye İşçi...
Sınıfımızın ihtiyaç duyduğu yeni öncü işçi kuşağına, bu kuşağın habercilerinden Hyatt Oteli işçisi yoldaşlara. Bu yazının akademik anlamda bir mükemmellik iddiası olmayacak. Çizilecek çerçevede öne çıkartılan öğeler, özellikle Türkiye işçi sınıfı hareketinin tarihinin tam ve eksiksiz bir değerlendirmesini değil, özellikle bugün içinde bulunduğu sıkışmışlığın kavranmasına katkı kaygısıyla seçildi. Kaldı ki, çoğunlukla somut bir kaygıya dayanmayan...
Bir efsane haline gelmeyi aslında fazlasıyla hak ediyor 15-16 Haziran. Ama keşke biraz daha fazla elle tutulabilecek kadar uzansaydı bugüne. Ve bugüne uzandığı oranda yitirseydi bir şeyler efsanesinden… Hakkında söz söyleyecek çok daha fazla kadro devretseydi bugüne; sınıf mücadelesinin bugünkü gündemine. Keşke, işçi hareketimiz tarihinde bir referans noktası olmanın yanında onlarca, yüzlerce incelemeye konu olsaydı....
Türkiye işçi sınıfı 15-16 Haziran 1970’de onurlu bir direniş gerçekleştirdi. İşçi sınıfının gerçekleştirdiği bu kalkışmanın aktığı kulvarlar, sınıf mücadelesinin temel alınarak yükseldiği kulvarlar olmamasına rağmen işçi sınıfının devrimci bir sınıf olduğunu ısrarla görmeyenlerin görmesi açısından bu memleket topraklarındaki en önemli işçi hareketlerinden biridir. Bu hareketten çıkarılacak, kullanılacak dersler vardır. Eksikli bir eylemler bütünü olmasına rağmen...
Bir trafik kazasında kaybettiğim güzel insan Nedim’e “Proletarya saf ve katışıksız olarak, proletarya ile yarı proleterler arasında (yaşamını emek gücünü kısmen satarak kazanan), yarı proleterler ile küçük köylüler arasında (küçük zanaatkâr, el işçisi ve genel olarak küçük ölçekli toprak sahipleri), küçük köylüler ve orta köylüler arasında vs., giderek artan sayıda karmaşık biçimlerle çevrili olmasaydı ve...
Bu topraklarda sosyalizmin boy atamayışını “işçi sınıfı kültürü”nün yokluğuna bağlayanlar olduğuna oldukça sık tanık olmaya başladık. Yine benzer bir biçimde, bu ülkede felsefe birikiminin olmayışı ya da yetersizliği; sanatın, bilimin, estetiğin “geri” oluşu da devrimin sürekli “bir başka bahara” ertelenmesinin (yegâne) sorumlusu olarak gösteriliyor… Somut durumun somut tahlilini yapmaya çalışarak sınıf savaşımında işçi sınıfından yana...
Bu yazımızda sendikal hareketin mevcut durumuna genel hatlarıyla değinirken, işçi sınıfının bir bileşeni olan kamu emekçilerinin 6 yıllık mücadele sürecini ve bugün gelinen noktayı değerlendirmeye çalışacağız. Başlamadan önce, sendikalardan bahsederken işçi ve kamu emekçileri sendikalarının aynı bütünün bir bileşeni olmasına rağmen, farklı özelliklere/dinamiklere sahip olmaları nedeniyle ayrı başlıklarda incelenmesi gerektiğini, dolayısıyla daha sonraki yazılarımızın konusu...
Kapitalizmin tarihi anlatılırken en çok kullanılan sözcüklerden biri hiç şüphesiz “kriz” dir. Kapitalist üretim biçiminde dönemsel krizlerin ortaya çıkması, bu üretim biçiminin temel dinamiklerinin “doğal” bir sonucudur. Diğer bir deyişle söz konusu krizler kapitalizme dışsal kimi faktörlerden kaynaklanmamakta, bizzat kapitalizmin iç dinamiklerinin etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Kapitalizmin tarihinde kriz çözümlemeleri ve krizden çıkış...
*Bu yazı İngiltere’de Devrimci Komünist Grup (RCG) tarafından yayınlanan Fight Racism Fight Imperialism adlı yayın organının Nisan-Mayıs 1996 sayısında yer almıştır. “Gerçek” işçi sınıfının sendikal hareket içinde örgütlü bulunanlar olduğu yönündeki görüş, sosyalist işçilerin partisi SWP ve Sosyalist İşçi Partisi (SLP) tarafından da sahiplenilen hakim sol anlayışı oluşturuyor. Bu partilerin stratejisi, sendika kollarının toplantılarına, konferanslarına...
Kamu emekçileri hareketi nereye gidiyor, hareketin içinde bulunduğu tıkanıklığı aşması için yapılması gerekenler nelerdir sorularına yanıt ararken, yanıtın kamu emekçileri hareketinde sınıf tavrının ne olması gerektiğinde gizli olduğunu düşünüyorum. “Memurlar” onyılların geleneğini yıkmış ve yeni bir mücadele tarzı yaratmışlardır. Onlar artık kendilerini “memur” olarak değil, “kamu emekçileri” olarak tanımlamaktadır. Ve kamu emekçileri 1989’dan 1995’e kadar...