“Sanki büyük bir gürültüyle devrilecekmişçesine sallandı kavak. O her an oluşan, değişen şeyleri görmeyenler sezmediler bunu.” (Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti) Türkiye işçi sınıfının tarihi, Türkiye’de işçi sınıfının oluşumunun tarihidir. Bir başka deyişle, işçi sınıfının öyküsü, proleterleşmenin öyküsüdür. Tarlasız kalan köylünün kente göçmesinin, küçük burjuvazinin dükkanı kapatıp tulum giymesinin, mühendisin işsiz kalmasının, işportacının fabrikada...
Türkiye kapitalizminin ekonomik krizi ile birlikte burjuva siyasetinin de toplumsal meşruluğunu yitirdiği bir dönemin içindeyiz. Burjuva siyasetinin yaşadığı bu meşruiyet krizinin derinleşmesi ve süreklileşmesi, solun etkili müdahalesi durumunda hiç hesaba katılmayan dinamiklere de kapı aralıyor. Sermaye düzeni için mevcut risklerin en büyüğünü, bu siyasal boşluk oluşturuyor. Bu boşluğu Türkiye Komünist Partisi, “TKP işçi sınıfını siyasete...
Sanayisiz bir kapitalizm olabilir mi? Bu yazı, en özet ifadeyle bu soruya yanıt arayacak. “Postendüstriyel toplum tezi”, sanayisiz bir kapitalizmin varolabileceğini öne sürmekte ve en azından kapitalist hiyerarşinin en tepesindeki ülkelerde sanayi üretimin ve istihdamının giderek düşmesini buna kanıt olarak göstermektedir. Yani postendüstriyel toplum tezine göre kapitalizmin giderek sanayisizleşmesi, tıpkı küreselleşme süreci gibi kaçınılmaz bir...
Yoldaşlar, delegeler, Örgütümüzün 8.Kongresi’ne 7.Kongre’den bu yana gençlik arasında ve gençlikle birlikte yaptığımız eylemlerimizde büyük bir yol kat etmiş olarak başlıyoruz. Örgütümüz ayakları üzerinde sağlam durmaktadır. Küçük ve büyük sorunlarla büyümüş ve partisinin yanında güvenle dikilmektedir. Kapitalist sömürü sistemine karşı ve ülkemizin sosyalist yeniden doğuşu için sürdürülen zorlu ama güzel mücadelede partiyle birlikte mücadele etmektedir....
Bu yazı yeni bir işçi hareketinin kurulması için duyulan acil ve yakıcı ihtiyaç çerçevesinde kimi sesli düşünceler olarak okunmalıdır. Bugün sınıfın durumunu veya bugünlere nasıl geldiğini sadece analiz etmeyi amaçlamayan, ama bir o kadar da çıkış yolu aramak için yürütülen tartışmaların ağırlıklı bir deneysel boyut taşımaları zorunlu. Bu nedenle “sesli düşünceler” diyorum. Yoksa tevazudan, iddiasızlık...
Yeni bir yüzyılın içinde yol alırken, işçi sınıfı mücadelesinin kazandığı yeni boyutlar bir dizi soruyu karşımıza çıkarmıştır. İnsanlık yol aldıkça yeni durumlar da elbette sınır tanımayacaktır. Ancak, böylesi bir seyir hattı üzerinde biriken kafa karıştırıcı sorular birçoklarını ürkütmekte ve adeta birer soru olarak sorulması bile zorlaşmaktadır. Yeni bir şeylerden söz edildiğinde akla pek çok şey...
Bu yazı yazılırken Arjantin emekçilerinin isyanını televizyonlar gösteriyor ve Türkiye’nin Arjantin’den ne kadar farklı olduğu sermayenin kalemşörleri tarafından anlatılıyor, yazılıyor. Dünya kapitalizminin bu iki zayıf halka adayı ülkesinde yaşanan ekonomik krize tepkiler farklı biçimlerde veriliyor. IMF’nin dediklerini yapmakta “geciken” Arjantin sermayesi bir yanda; dediklerini harfiyen yerine getirdik diye övünen ve Türkiye’nin artık AB’ye kapağı atacağından...
Zor zamanlarda yaşıyor, zor günler geçiriyoruz. İnsanlık çok zor bir dönemden geçiyor. Bu karanlık dönemde umudun kalmadığı, alternatif bir gelecek projesinin geçerliliğini yitirdiği söyleniyor. Çaresizlik edebiyatı düzene mahkumiyeti perçinliyor. Ama aslında öbür tarafından baktığınızda hiçbir şey 1991’den daha kötü değil. Başka türlü de sorulabilir: Ne 1991’den daha kötü olabilir ki? Yıllar süren bir mücadeleden zaferle...
“Hepsi birbirine çok benzer birçok geniş caddeler, aynı işi yapmak için, aynı saatlerde, aynı kaldırımlardaki aynı seslerle gelip geçen, kendileri için her günün dünle yarının aynısı olduğu, her yılın öncekiyle sonrasının sureti olduğu, eşitçe birbirinin benzeri insanlarca oturulan, daha da çok birbirine benzer pek çok dar caddeler içerirdi.” Charles DICKENS, Zor Zamanlar Kapitalizmin ezilen ve...
Birçok kentte olduğu gibi Mersin’de de eylem yapan esnaf topluluğu oldukça dağınık ve disiplinsiz biçimde kent merkezindeki meydanda toplanmaya başlıyor. Kalabalıktan ürken Mersin Ticaret Odası yöneticileri eylemi kısa bir konuşmanın ardından bir an önce bitirmek istiyorlar ve atılan sloganları engellemeye çalışıyorlar. Bunun üzerine Mersin polisi onların yanına geliyor ve “niye slogan attırmıyorsunuz bırakın atsınlar içlerini...