Karl KautskyYazılama Yayınevi– 2008 – 105 SayfaÇeviren: Mehmet Karaoğlu Ekim Devrimi’nin açtığı parantezin kapitalist dünya sistemi açısından nasıl büyük bir kopuş olduğu bugünden bakıldığında daha iyi anlaşılıyor. İşçi sınıfının iktidarı kapitalist üretim biçiminin alternatifsiz ve “doğal” olduğu kanısının nihai olarak yerle bir olması anlamına geliyordu. 1917, yalnız kapitalist sistem ve egemen sınıflar açısından değil, en...
Türkiye’nin iç ve dış dinamikleri arasındaki denge sorunu “bizim” için hem bir analiz konusudur, hem de moral bir anlam taşır. Türkiye’nin ayakları hep titrek olmuş ve öylece kalmaya mahkum mudur? Yoksa Türkiye’nin kumaşı sağlam mıdır? Bu topraklarda Türkiye’nin selefi toplumlar ayağa kalkmalarını uluslararası konjonktüre, dış faktörlere mi borçlu olmuşlar ve yine bu rüzgarların tersine dönmesiyle...
İnsanlığın sanayi sonrası topluma geçtiğini, çağımızın “bilgi çağı” olduğunu, enformasyonun belirleyici bir üretim faktörü konumuna geldiğini ve buna benzer çağ tanımlamalarını hep duyuyoruz. Kimilerine göre, yaşadığımız bu dönemde bilinen içeriğiyle kapitalizm de bitmiştir; çünkü insan kaynakları artık paradan ve yatırılmış sermayeden çok daha büyük önem kazanmıştır. O kadar ki, eğitim, “küreselleşen” dünyada ülkelerin rekabet güçlerini...
Osmanlıca, neden anlaşılmaz bir dildi? Çünkü halkın bu dili anlaması istenmiyordu. “Saray dili” nin, daha doğrusu devlet dilinin halk dilinden ayrıştırılması, son derece bilinçli bir tercihtir. Bilgisiz halk, kolay yönetilir.Okuryazarlık oranının çok düşük olduğu bir ülkede, eğitim verilen küçük bir azınlığa gündelik konuşma dilinden farklı bir dil öğretilip bu dille yazmaları sağlandığında, hem halk “yukarıda”...
Giriş yerine Bir süreci kavramak, giderek sürece müdahil olmak için sürecin adını doğru koymak gerekiyor. Bu yönde bir değerlendirme için ise elimizde iki yöntem bulunuyor; adlandırma çabası bu ikisinin bileşkesinden oluşuyor: Sürecin temel özelliklerini ortaya koymak ve sürecin sonuçlarını değerlendirmek. Ad koyma işlemi, geriye dönük ve tamamlanmış bir sürece dönük yapıldığında o sürecin sonuçlarını da...
Zor zamanlarda yaşıyor, zor günler geçiriyoruz. İnsanlık çok zor bir dönemden geçiyor. Bu karanlık dönemde umudun kalmadığı, alternatif bir gelecek projesinin geçerliliğini yitirdiği söyleniyor. Çaresizlik edebiyatı düzene mahkumiyeti perçinliyor. Ama aslında öbür tarafından baktığınızda hiçbir şey 1991’den daha kötü değil. Başka türlü de sorulabilir: Ne 1991’den daha kötü olabilir ki? Yıllar süren bir mücadeleden zaferle...
GİRİŞ Fransız İhtilali (İhtilal-i Kebir) Osmanlı Türk aydınları üzerinde büyük bir etki yapmıştır. İhtilalin yükseldiği ilk yıllarda padişah ve çevresi bundan ürkmüştür. Dönemin ileri gelenleri devrimi kötüleyen çeşitli arızaları sultana vermişler her fırsatta bu düşüncelerini yaymaya çalışmışlardır. Osmanlı son dönem düşünürlerinden Cevdet Paşa ünlü tarih kitabında devrimin Osmanlı’daki Fransızlara nasıl yansıdığını anlatırken olayı eleştirmekten de...
‘68’in gizli kalmış bir yanı açıklanmamış bir sırrı mı var Konu belki de Türkiye sol hareketinin üzerine en çok laf ettiği başlıklardan birisi olunca akla böyle bir sorunun gelmesi kaçınılmaz. Bugün üzerinden otuz yıldan fazla zaman geçtikten sonra bile kimi temel ayrışmaları ve ideolojik tavır alışlarımızı hâlâ o günkü tartışmalardan çıkan sonuçlardan devraldığımız tarihsel bir...
“Atatürk Birinci Dünya Savaşı’nı kazanan Müttefiklerin artık birlik olmadıklarını, barışta istediklerini alamayan Fransa’nın ve hele İtalya’nın İngiltere’ye küskün olduğunu, halklarının yorgun ve savaştan bıkmış bulunduklarını, Anadolu ihtilaline karşı bir seferberlik yapamayacaklarını, öte taraftan bu memleketlerde güçlü bir sol kaynaşma bulunduğunu gayet iyi hesapladıktan sonra Emperyalist blok ile Sovyet atılımının arasındaki mücadelenin esas mücadele olduğunu ve...
“Mesela 2000’inci yılda; Türk Milli Kurtuluş Hareketinin fikir yapısını ve mahiyetini değerlendirmek isteyecek araştırıcılar, herhalde, derin görüş ayrılıkları içinde kalacaklardır. O kadar ki bu araştırıcılar, Türkiye bir inkılap hareketi yaşadı mı, yoksa olup bitenler, gelip geçenler, mücahit bir önderin müdahaleleri ile, onun mizacına ve günün icaplarına göre gelişen olağan işler midir diye, kararsızlık içinde bocalayabilecektir…” ...