İsmail Hakkı Çıtak Yoldaş’ın anısına, saygıyla… “…Bir sosyalist devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti, ülkede yaşayan tüm uluslardan işçilerin, emekçilerin, köylülerin, aydınların ortak çabasının ürünü olacaktır. Sosyalist cumhuriyet, yüzyıllardan bu yana bu coğrafyada boy atmış bütün ilerici atılımların, bu atılımların öncü gücü olan toplumsal hareketlerin, halk kahramanlarının mirasını devralıp gelecek kuşaklara taşıyacaktır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı...
Türkiye’nin iç ve dış dinamikleri arasındaki denge sorunu “bizim” için hem bir analiz konusudur, hem de moral bir anlam taşır. Türkiye’nin ayakları hep titrek olmuş ve öylece kalmaya mahkum mudur? Yoksa Türkiye’nin kumaşı sağlam mıdır? Bu topraklarda Türkiye’nin selefi toplumlar ayağa kalkmalarını uluslararası konjonktüre, dış faktörlere mi borçlu olmuşlar ve yine bu rüzgarların tersine dönmesiyle...
İnsanlığın sanayi sonrası topluma geçtiğini, çağımızın “bilgi çağı” olduğunu, enformasyonun belirleyici bir üretim faktörü konumuna geldiğini ve buna benzer çağ tanımlamalarını hep duyuyoruz. Kimilerine göre, yaşadığımız bu dönemde bilinen içeriğiyle kapitalizm de bitmiştir; çünkü insan kaynakları artık paradan ve yatırılmış sermayeden çok daha büyük önem kazanmıştır. O kadar ki, eğitim, “küreselleşen” dünyada ülkelerin rekabet güçlerini...
Osmanlıca, neden anlaşılmaz bir dildi? Çünkü halkın bu dili anlaması istenmiyordu. “Saray dili” nin, daha doğrusu devlet dilinin halk dilinden ayrıştırılması, son derece bilinçli bir tercihtir. Bilgisiz halk, kolay yönetilir.Okuryazarlık oranının çok düşük olduğu bir ülkede, eğitim verilen küçük bir azınlığa gündelik konuşma dilinden farklı bir dil öğretilip bu dille yazmaları sağlandığında, hem halk “yukarıda”...
Giriş yerine Bir süreci kavramak, giderek sürece müdahil olmak için sürecin adını doğru koymak gerekiyor. Bu yönde bir değerlendirme için ise elimizde iki yöntem bulunuyor; adlandırma çabası bu ikisinin bileşkesinden oluşuyor: Sürecin temel özelliklerini ortaya koymak ve sürecin sonuçlarını değerlendirmek. Ad koyma işlemi, geriye dönük ve tamamlanmış bir sürece dönük yapıldığında o sürecin sonuçlarını da...
Zor zamanlarda yaşıyor, zor günler geçiriyoruz. İnsanlık çok zor bir dönemden geçiyor. Bu karanlık dönemde umudun kalmadığı, alternatif bir gelecek projesinin geçerliliğini yitirdiği söyleniyor. Çaresizlik edebiyatı düzene mahkumiyeti perçinliyor. Ama aslında öbür tarafından baktığınızda hiçbir şey 1991’den daha kötü değil. Başka türlü de sorulabilir: Ne 1991’den daha kötü olabilir ki? Yıllar süren bir mücadeleden zaferle...
GİRİŞ Fransız İhtilali (İhtilal-i Kebir) Osmanlı Türk aydınları üzerinde büyük bir etki yapmıştır. İhtilalin yükseldiği ilk yıllarda padişah ve çevresi bundan ürkmüştür. Dönemin ileri gelenleri devrimi kötüleyen çeşitli arızaları sultana vermişler her fırsatta bu düşüncelerini yaymaya çalışmışlardır. Osmanlı son dönem düşünürlerinden Cevdet Paşa ünlü tarih kitabında devrimin Osmanlı’daki Fransızlara nasıl yansıdığını anlatırken olayı eleştirmekten de...
‘68’in gizli kalmış bir yanı açıklanmamış bir sırrı mı var Konu belki de Türkiye sol hareketinin üzerine en çok laf ettiği başlıklardan birisi olunca akla böyle bir sorunun gelmesi kaçınılmaz. Bugün üzerinden otuz yıldan fazla zaman geçtikten sonra bile kimi temel ayrışmaları ve ideolojik tavır alışlarımızı hâlâ o günkü tartışmalardan çıkan sonuçlardan devraldığımız tarihsel bir...
Attila İlhan, kendi iddia ve varsayımları bir yana, Türkiye’nin özgün kemalistlerinden biridir. Özgünlüğü kapsamında değerlendirilmeli; kendisini “sosyalist” olarak görür. İçerden sayıp girilmesi kaçınılmaz bir etik tartışmanın önünü hemen almak istediğim için belirtmeliyim: Bizden değildir. Yalnızca etik nedenlerle -ki bunlar hayli önemlidir- değil aşağıda değerlendirilecek ideolojik tercihleri nedeniyle bizden değildir. Özgün olan ve olmayan İlhan’ın özgünlüğünden...
“Sanıyorum sonuna geldi” . Yıllar önce kemalizmle ilgili bu söyleniyordu. Ve sanıldığından daha fazla sayıda solcu tarafından. Türkiye solu, karşısında görmekten kurtulamadığı kemalizmi aştığını sanıyordu. Kendi gücüyle değil tabii. Kemalist söylemlerle gelen 12 Eylül gericiliğinin ve darbenin hemen ardından başlayan Kürt direnişinin kemalizmi ila nihaye bitirdiği iddia ediliyordu. Yeni sol çevrelerde pazarlanan tez şuydu: Kemalizm...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×