Başlarken, bu yazının “meşruluğu” ile ilgili kısa bir açıklama gerekiyor. Türkiye solu, örgütlü sol siyasetin içinde olanlarla akademideki sol çevreler arasındaki ilişki açısından ilginç bir dönemden geçmektedir. Solun kuramsal alanda yaratıcılığa fazlasıyla ihtiyaç duyduğu bir dönemde örgütlü sol, belki de haklı sayılabilecek gerekçelerle güncel-pratik siyasete yoğunlaşmakta, akademik sol ise herhalde yapmak zorunda olduğu “literatür turlarının”...
Dünya kapitalizminin genel yönelimi ve Türkiye’deki güncel gelişmeler, sosyalizmin “eski” bir sorununu yeni bağlamı içinde ele almayı gerektiriyor. Kapitalizmin 70’li yıllarda gündeme gelen, 80’li yıllarda belirgin bir yönelim ve 90’lı yıllarda da toplu bir taarruz niteliği kazanan “yeniden yapılanma” sürecinin temel çizgileri artık belirgindir. Devletin sermaye birikimine ve sermayenin dünya pazarı üzerindeki hareketine yön verdiği,...
İktidar ve diyalektik başlıkları tek başlarına çok anlamlı bilgiler vermezler. Bu başlıkları „sınıf iktidarına diyalektik materyalist açıdan bakış” biçiminde sadeleştirmek, daha doğrusu somutlamak ve tarihselleştirmek gerekiyor. Bu işlem, sadece zihinsel bir tercihi değil, toplumsal ilişkiler içinde belirli bir konumlanışı, bir duruş noktasını ve bir perspektifi de ifade ediyor. Diyalektik kavrayışa dair bilgiler marksizmle ve modern...
  Bu yazıda, Komünist Manifesto’nun yazılışına denk gelen 1848 Avrupa Devrimi ile 1917 Ekim Devrimi’nden bir yıl sonra patlak veren Alman Devrimi’ni, Avrupa marksizminin biçimlenişine etkileri bakımından incelemeye çalışacağım. Marx ve Engels’in büyük bir heyecanla katkı yapmaya hazırlandıkları 1848 yükselişi ve Ekim Devrimi’ni izleyen 1918 Alman Devrimi’nin Avrupa marksizmi üzerinde önemli etkileri oldu. 1848 devrimleri...
Marksistler uzun yıllar boyunca “mekanik”, “tek yönlü”, “deterministik” bir tarih anlayışını savunmakla suçlandılar. Marksizm, insanoğlunun daha önceden belirlenmiş basamaklardan geçerek sosyalizme gitmek zorunda olduğunu savunuyordu ve marksizmin sınıflı toplumların gelişimi için önerdiği şema kabul edilemezdi. Marksistler de elbette bu eleştirilere kayıtsız kalmadı. Oldukça geniş bir yelpazede de olsa bu “suçlamalar” yanıtlandı. Sonra bu tartışma kapanır...
Bu yazıda, ilk yayımlanışının üzerinden tam 150 yıl geçmiş olmasına rağmen, siyasal çözümleme alanında hâlâ aşılamamış bir çalışmayı konu edeceğim. Yüz sayfa dolayında küçük bir kitap bu. Sadece 65 yıl sürmüş ömrüne sığdırdığı, hem sayısal çokluğu ve pek değişik alanlara yayılmış zenginliği hem de zamanına kadar yapılanları tersyüz eden devrimci niteliği ile insan aklını doruklarına...
“Sosyal demokratların Lenin’in egemenliğinden acı acı yakındığı günlerde eski arkadaşı Kırizhanovski dayanamadı artık, Fiyodr Dan’dan sordu: ‘Siz böyle diyorsunuz ama, dedi nasıl oluyor da tek bir adam koca bir partiyi batırıyor da, hepiniz buna ellerinizi bağlayıp seyirci kalıyorsunuz’ Dan’ın karşılığı şu: ‘Günün yirmi dört saatinde Devrimle uğraşan Devrimden başka bir şey düşünmeyen, yatağına yattığı zaman...
“Böyle bir soruyla başlayarak en bayağısından bir oldu-bitti tezgahlamış oluyorum. ‘Lenin’i okumalı mı?’ sorusu devre dışı kalıyor ‘sosyalizm mücadelesinde ille de okumak gerekiyor mu’ diye düşünenlerin muhtemelen canı fena halde sıkılıyor. Sosyalizm mücadelesine omuz vermek için ille de okumak gerektiğini düşünmüyorum. Ancak partinin sosyalizm mücadelesinde okumayı teşvik etmesi gerektiğini, sosyalizm mücadelesinin okumayı özendirmesinin zorunlu olduğunu,...
Zor zamanlarda yaşıyor, zor günler geçiriyoruz. İnsanlık çok zor bir dönemden geçiyor. Bu karanlık dönemde umudun kalmadığı, alternatif bir gelecek projesinin geçerliliğini yitirdiği söyleniyor. Çaresizlik edebiyatı düzene mahkumiyeti perçinliyor. Ama aslında öbür tarafından baktığınızda hiçbir şey 1991’den daha kötü değil. Başka türlü de sorulabilir: Ne 1991’den daha kötü olabilir ki? Yıllar süren bir mücadeleden zaferle...
Birçok kentte olduğu gibi Mersin’de de eylem yapan esnaf topluluğu oldukça dağınık ve disiplinsiz biçimde kent merkezindeki meydanda toplanmaya başlıyor. Kalabalıktan ürken Mersin Ticaret Odası yöneticileri eylemi kısa bir konuşmanın ardından bir an önce bitirmek istiyorlar ve atılan sloganları engellemeye çalışıyorlar. Bunun üzerine Mersin polisi onların yanına geliyor ve “niye slogan attırmıyorsunuz bırakın atsınlar içlerini...