Gelenek‘de daha önce tartışıldı. Türk solunun tarihe bakışında teorinin eksik bıraktığı alanı siyasal pragmatizm dolduruyor. Pragmatizm, “tarih bilinci”nin yokluğunda, tarihsel olguların ve deneyimlerin yücel siyasal konumlanışa uyarlanmasıdır. Olguları, güncel mesajlarla tutarlı kılmak için yeniden kurgulamak gerekli oluyor. Bu yönteme itiraz etmenin birinci gerekçesi tarihin gerçekçi, ve nesnel bir kavranışını savunmaktır. Bugünü yaratan dinamiklerin nesnel bir...
Stalin gibi önemli bir sosyalist lider hakkında bir şeyler yazmak, kendine has bazı güçlükleri göze almayı zaten gerektiriyor. Ama, bu kendine has güçlüklerin de ötesinde, bazı “güncel” hesaplar içerisinde düşünmek ve davranmak zorunlu… 1956’dan sonra Sovyetler’de Stalin hiçbir zaman bayraklaştırılmadı. Zaman zaman sert, hatta gereksiz ölçülerde eleştirildiği oldu. Hruşçov’un, sosyalizm tarihi söz konusu olduğunda pek...
Trotskiy isminin yakın dönemde bir güncellik kazandığı doğru. Güncelliğin bir kaynağı Sovyetler Birliği’nde. Kısa bir süre önce SBKP’nin kendi tarihini yeni bir gözle ele alacağının sinyalleri verildi. Yeni değerlendirmenin içinde, boyutları henüz kesinleşmemiş olsa da, Trotskiy’e yönelik bir “iade-i itibar” da söz konusu… Bu uluslararası güncellik kaynağının dışında bir de Türkiye solundan söz etmek gerekiyor....
Ekim Devrimi’nin üzerinden yetmiş yıl geçti. Yetmiş yıl sonra bakıldığında, Devrim’in dünyadaki yansımalarına ilişkin olarak, çok daha net biçimde görülebilen noktalar var. Bunlardan biri ile başlamak istiyorum. Bolşevikler 1917’de Çarlık Rusya’sında iktidarı aldıklarında, dünyanın batısı ile doğusu arasında, pek çok açıdan, önemli uçurumlar vardı. Bir yanda gelişmiş kapitalist ülkelerin aydınları ve işçi sınıfları, öte yanda...
Beceriksizlik, çıkarcılık, dirençsizlik, eylemsizlik, gevşeklik, gerilik, hafiflik, ikiyüzlülük işbirlikçilik, inançsızlık, kuru gürültücülük, korkaklık, kariyerizm, kültürsüzlük, sahte pehlivanlık, sahtekarlık, sorumsuzluk, sefillik, uşaklık, ukalâlık… Ve daha nicesi. Bunlar PKK’nın bir bütün olarak Türk solunu tanımlamak için kullandığı sıfatlardan yalnızca bir bölümü. Toplumsal Kurtuluş dergisinin 3. sayısında yer verilen üç sayfalık bir yazıda, bu ve benzeri sıfatlarla Türk...
Rus sosyal demokrasisi geçen yüzyılın ikinci yarısında bir tartışmanın içine doğdu. İlk Rus Marksistlerinin Narodnik hareketten kopuşlarında, ülkenin evrensel gelişim yasalarına uygunluğu tezinin, Rusya’nın kendine özgülüğü tezine karşı yükseltilmesi önemli bir yer tuttu. Önce Plehanov, ardından Lenin’in isimlerinin parladığı bu Batıcı-Slavcı tartışmasının özü oldukça basit: Rusya, kapitalizmin Batı’da kaydettiği ilerlemeyi ve toplumun sosyalist devrime yaklaşacağı...
Sosyalist olmayanların sosyalist parti kurma çabaları bilindiği gibi “birleşik” sıfatını tümüyle yitirdi. Burjuvazinin sol görünümlü eski partisi TİKP yandaşlarınca sahiplenilmeye çalışılan ve bu çevre tarafından yönlendirilen tartışma yalnız bırakıldı; sınıf uzlaşmacı, ihbarcı eğilim sol içinde yeniden tecrit olma sürecine girdi. Hapishanelerde yatan sol siyasiler genellikle dışarıdaki gelişmeleri, siyasi havayı yeterince yakından tanıyamadıklarından rahatsızlık duyarlar. Bir...
Gelenek kitap dizisinin önceki sayılarında, başlıkta adı geçen iki konu ayrıntılı olarak ele alınmıştı. Geçtiğimiz ay içinde, başka dergi ve kitaplar içerisinde bu yazılara yönelik açık ya da imalı eleştiriler taşıyan öç çalışma yayınlandı. Biri, Türkiye Sorunları Dizisi’nde, C. Akman’ın “Bir Yanlış Tartışma” denemesi, diğerleri Saçak ‘ta, H. Berktay’ın “Türkiye’nin Özgüllüğü” başlıklı bir konuşma metni...
Türkiye solu tartışıyor. Türkiye solu pek çok sorununu tartışıyor. Bu arada, ağırlığını geleneksel sol’un oluşturduğu kesimde “legal sol parti” sorunu gündemde giderek başlıca yeri alıyor. Gelenek, bir önceki kitabında, konuya yaklaşımının genel hatlarını ortaya koymuştu. Burada da sürdürmek, önemli kimi noktaları açmak istiyoruz. Türkiye solundaki çeşitli tartışmalara katılanlar, hangi düzeyi sergiliyor, ne tür bir birikimi...
Türkiye sol hareketi, 20. yüzyılın son on yıllık dilimine yaklaşırken hala işçi sınıfının bilimsel sosyalist partisinden yoksun olmasının sancısını çekiyor. Kesinlikle burjuva demokrasisinin eksikliğinden yakınmak, ya da Batı’nın geleneksel ve kitlesel işçi partisine öykünmek anlamında söylemiyorum. Burjuva demokrasisinin eksikliği, Türkiye’de siyaset alanının zenginleşme potansiyelinin var olmaması anlamına gelmiyor. Olsa olsa, egemen sınıfların, muhalefeti kanalize edebilecekleri...