Genel olarak Gezi Direnişi adıyla simgelenen, ancak kapsamı ve süresi düşünüldüğünde rahatlıkla Haziran İsyanı da denebilecek olan devasa kalkışma, farklı ölçeklerde de olsa devam ediyor. Daha şimdiden dünya tarihindeki en uzun toplumsal isyan hareketlerinden biri olmayı hak eden Gezi Direnişi, büyük bir olasılıkla, önümüzdeki aylarda yeni gündemler ve görünümlerle kendisini tekrar ortaya koyacak; bir anlamda,...
Anayasa tartışmaları, zaman zaman arka sıralara düşmüş gibi görünse de, son birkaç yıldır Türkiye’nin gündemindeki yerini koruyor. Ancak bir yanıyla teknik ve disipliner bir tartışma olması ve siyasal iktidarın da konunun bu yönünü öne çıkarmaya çalışması nedeniyle, anayasa tartışmalarının genelde yeni yasaların yazımı, farklı taslakların karşılaştırılması ya da anayasada ifade edilecek temel konuların saptanması gibi...
On yıllık iktidar pratiğine baktığımızda, AKP’nin herhangi bir hükümet olmadığı artık açıklık kazanmış durumdadır. Özel olarak Türkiye’nin geleneksel toplumsal ve siyasal yapısını tasfiye etmekle ve yeni bir rejimin inşasıyla ifade edilebilecek bir misyona sahip olduğunu, zaman zaman kendi kadrolarının ağzından da duyduğumuz AKP, bu çapta bir dönüşümü gerçekleştirebilmek için kapsamlı ve derinlikli bir operasyonun yürütücüsü...
  Türkiye’de siyasal rejimin köklü dönüşümlere tabi tutulması nadir görülen bir durum değildir. Hem ülke içinde hem de uluslararası alanda sürekli kriz dinamikleriyle boğuşan bir ülke açısından bu durumun garip karşılanmaması gerekir. Üstelik dünya emperyalizmine son derece sıkı bağlarla bağlı bir ülke olarak Türkiye’nin sermaye birikimi konusunda sık sık çıkmaza düşmesi ve her seferinde kendini...
Yeşilçam filmlerinin bilindik parodisidir. Filmin istenmeyen karakteri, varlığının hiç önemsenmediği, hatta açık açık istenmediği bir ortamdan ayrılırken, geride kalanlara tehditkar edalarla seslenir: “Gidiyorum bak, bak gidiyorum, giderim bak, vallahi gidiyorum, çok üzülürsünüz sonra, gidiyorum bak, bak giderim”. Kal diyen çıkmaz. Ama o gitmez, gidemez bir türlü.   Bu sahnede trajik olan ise, istenmeyen karakterin işe...
Bir tartışma başlığı olarak dinci gericilik, Türkiye tarihinin değişmeyen gündemlerinden biridir. Doksanlı yıllarla birlikte yoğunlaşan tartışmaların ve gündemin akademiden medyaya kadar geniş bir alana yayılmasının kaynağında ise, dinci gericiliğin bir siyasal hareket olarak gelişiminden çok, İslamcı düşüncenin yeni bir toplumsallık ve kamusallık yaratmak yolundaki ilerleyişi yatmaktaydı. Dinci gericilik, artık kamu yönetiminden iş dünyasına, sanattan spora...
Utanıyoruz yani… Tekel işçileri   İngiliz edebiyat eleştirmeni Ruskin, özellikle genç şairler tarafından sık sık tuzağına düşülen bir hatayı “patetik yanılgı” olarak adlandırmıştı. Şairin doğa ya da madde karşısındaki duygularını, sanki maddenin bir özelliğiymiş gibi anlatması, cansız nesneleri canlıymış gibi ifade etmesi, kısacası doğayı insanlaştırmasını kastediyordu Ruskin. Örneğin, “ağlayan çayırlar”dan, “zalim geceler”den, “yaslı denizler”den söz...
Okuyacağınız yazı, başlığının ima ettikleriyle tamamen örtüşmediği gibi, söz konusu imalarla büsbütün ilgisiz de değildir. Hiçbir akademik teamüle uymayı dert edinmediği ölçüde bir tarih çalışması sayılamaz örneğin. Ya da Rus Marksizminin gelişimini izlemeye kalkışıp kuramsal bir yetkinliğe niyetlendiği söylenemez. Hele Ekim’den çıkardığı siyaset derslerini bugüne yansıtmak gibi bir güncel kaygıdan söz etmek hiç mümkün değildir....
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×