Dünya devrim tarihi süreklilik ve kopuş diyalektiğiyle açıklanabilir. Her yeni dönem eski dönemlerin bir devamını, ama öte yandan eski dönemlerden bir kopuşu ifade eder. Sınıf mücadelelerinin ve komünist hareketin bu seyrini anlamayanlar her zaman mücadeleden geri düşmüşlerdir. Kendi dönemlerine takılıp kalanlar, kendi dönemlerinde uygulanan politikaları, yönelimleri “mutlak” olarak görenler ile kopuşların o kendini dayatan zorunluluğuyla...
Onuncu yılını geride bırakmaya hazırlanan Gelenek Kitap Dizisi’nin temel iddialarından birisi, sosyalist hareketin mirasını en ileri unsurlarıyla geleceğe taşımak oldu. Siyasal mücadelemizi bu anlayışla ördük. Eğrisiyle-doğrusuyla sosyalist hareketin tarihini bir bütün olarak sahiplenirken hiç gocunmadık, sosyalizm mücadelesine hayatını adayan bütün devrimcileri, çizgisi ne olursa olsun, yoldaş bildik. Kitap dizimizin bu sayısında portreler köşesinde, Türkiye İşçi...
Gelenek Kitap Dizisi’nin henüz daha ilk yılıydı. Türkiye’de örgütlü mücadeleye dönük isteksizliğin bir türlü kırılamaması, siyasetin sivil toplumcu bir kuşatma altında resmen hakir görülmesi ve solda, mevcut düzenin kendisinden çok solcu’yu sorgulama eğiliminin egemen olması bizleri ısrarlı bir biçimde “siyaset”e vurgu yapmaya yöneltiyordu. Hangi İnsan yazısı işte bu kaygıların ürünü olarak hazırlanmıştı. Siyaseti, siyasal mücadeleyi...
Sevdalınız Komünisttir Annelerin ninnilerinden spikerin okuduğu habere kadar, yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı, anlamak sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık, anlamak gideni ve gelmekte olanı. 1946 – Bursa Hapishanesi Nazım Hikmet,Türkiye toprağında sosyalizm mücadelesinin temelini atan geleneksel sol kuşağın bir temsilcisi. Büyük Ekim Devrimi’nin coşkusuyla mücadeleye giren “ilk komünist partililer’ kuşağı, daha kavganın başında iken...
Sosyalist hareketin farklı bir tarzda yeniden doğduğu, aydın hareketinin niteliksel bir sıçramaya uğradığı 1960'lı yıllara geçmeden önce, geriye dönük bilgiler vermek, yazımın bundan önceki bölümlerinde altını çizdiğim bir tespiti öne çıkarmak ve bu tespit etrafında 27 Mayıs'ı da hazırlayan şartlara değinmek istiyorum. Gelenek 50. sayıda yayınlanan ikinci bölümde kemalizmin ilerici/gerici karekterinden söz etmiş ve bu...
Toplumsal olayların, toplumun hareket yasalarının, ideolojinin, sınıf mücadelesine dair yasallıkların sezilmesi, algılanması ve giderek soyutlanmasına olanak veren bir zenginlik var. Bir inceleme başlığı olarak aydın da sözü edilen zenginliğin bir bölümünü oluşturuyor. 20. yüzyılın sonuna doğru dünyada aydının hareket yasalarının soyutlanmasında Türkiye en elverişli coğrafyalardan birini oluşturuyor. 1) İşçi sınıfının tarih ve siyaset sahnesine çıkışından...
Gelenek'in geçen sayısında yayınlanan ilk bölümde, Ekim Devrimi'ne kadar olan dönem işlenmişti. Bu ikinci bölümde, genel hatlarıyla, Ekim Devrimi sonrasında Türkiye'nin geçtiği aşamaları, sosyalist hareket ile aydınların ilişkisini gözler önüne sermeye çalışacağım. Konuya özel önem atfettiğim iki siyasal güç ve örgütlülükle başlıyorum. KEMALİSTLER ve TKP İlk komünist hareketler; işgal döneminde İstanbul'da, sonrasında Anadolu'nun pek çok...
 “….Geleceğin komünistlerin olduğunu engin bir ürküntüyle, bu bunaltıyla kabul etmiştim. -Ah ne yazık!- Demek pek de yanılmamışım… Onların kaba elleri, gönlümde apayrı bir yeri olan güzelim mermer heykellerin hepsini kırıp dökecek; onlar sanatın şairin öylesine tutkun olduğu fantastik oyuncaklarını ve oyun araçlarını paramparça edecekler; benim defne korularımı yerle bir edip, yerine patates ekecekler…” Yukarıdaki alıntıyı...
İsa'nın doğumu tarihçilerin insan uygarlığının katettiği mesafeyi tanımlarken bir ayrım noktası koymalarını sağladı ve tarih bu ayrım noktası ölçüt alınarak iki parçaya bölündü: Milattan Önce, Milattan Sonra. Başka bir ifadeyle İsa'dan Önce, İsa'dan Sonra. Milat öncesi insanlığın kanlı ve karanlık yıllarını ifade eder. Milat sonrası iyiye, güzele, doğruya ve haklıya doğru atılan adımların sayılabilir hale...
Bu memlekette, “Bu memleket bizim” demek zor iş. Sadece sahiplenilen memleket şimdilik burjuvazinin iktidarında olduğu ve bu düzenin uzlaşmaz karşıtlıkları sınıfı ve öncüsünü kavgaya çağırdığı için değil; onu sahiplenen “biz”den olma iradesini göstermek de zor olduğu için… Birinci zorluk sınıf mücadelesinin nesnelliğinden kaynaklanıyor ve sosyalistler dün olduğu gibi bugün de kavga davetine yalnızca “kabulümüzdür” diye...