Ülkemizde politik “zor” sorununun tartışılması hep baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Düzen güçleri “zor” sorununun bilimsel olarak tartışılmasından hep kaygı duymuş, korkmuştur. Biz bu konuda bir politik “zor sosyolojisi”ne olan ihtiyacı vurgulayabilir ve bu alandaki eksikliğin getirmiş olduğu olumsuzlukları belirtebilirsek görevimizi yapmış olacağız. Bu alana yaklaştığımızda öncelikle hiç şüphesiz ki zor olgusuyla devrimcilik arasında kendiliğinden bir...
Türkiye solu uzun süredir “birlik”le yatıp “birlik”le kalkıyor. Somut sonuçlar, ya da sonuçsuzluklar da alındı; bir tarafta SP, diğer tarafta TBKP… İlkinde birleşik yasal parti hedefiyle yola çıkıldı, eski TİKP’e ulaşılabildi… TBKP’de gerçekleşen birlik ise, aslında ayrı durmaları için ideolojik-politik gerekçelerden yoksun kalmış iki oluşumu biraraya getirdi. Bu bir başarı sayılacaksa, TBKP’ye yazılabilecek şu ana...
İnsanlar tarih içinde bu adı vermemiş olsalar da doğayı, toplumu denetlemek ve değiştirmek için anlamaya yönelik çabalarını, “gelişme yasalarını bulma çabası” olarak görmek doğru olur. Yasa denince akla düzen, uyum geliyor. Bu çok eskiden beri böyle.Pisagor’un öğretisi matematikten kalkarak “bulduğu” uyuma dayanıyordu. O dönem bu düşünce o kadar inandırıcı gelmişti ki, simyagerler elementlerin düzgün çokgenlerden...
Bu çalışmanın amacı Marx, Engels ve Lenin’in felsefe üzerine yazdıklarına kısa bir bakış. Böyle bir yazı değişik şekillerde yazılabilir. Akademik yönün ağır bastığı ama buna karşın, akademik titizlik nedeniyle, siyasal yönünü törpülenmesiyle ya da siyasal uzantıları vurgulamak adına “alt yapı üst yapıyı belirler” sınırlarını aşamayan ve vulgarizasyonlardan korunmadan… Bunların dışında bir yol daha var: Akademik...
Paul Louis, “Fransız Sosyalizmi” adlı çalışmasında “Fikir bir kere doğmasın, doğdu mu, gerçekleşmek için elinden geleni yapar” ifadesini kullanırken “fikir”lerin tüm toplumsal gelişim ve dönüşümlerde eyleme öncül ve eylemle yönelinen “amaç” olarak, rolü üzerinde gerekli bir vurgu düşüyor. Louis’in sözünü ettiği elbette, düşüncenin kendi içinde, kendi başına bir hareketi değil. Sözü edilen; sınıfların, sınıfları temsil...
Türk solunun en büyük eksikliklerinden biri, çeşitli tartışma başlıklarının içsel bağlarının görülmemesidir. Bunun sonucunda iç tutarlılıktan yoksun görüşler birarada savunulmakta, sosyalist düşünce gereksindiği ideolojik-teorik netlikten uzaklaşmaktadır. Solda politika ve teori adına söz söyleyen, tartışan herkesin bir bütünsellik kaygısı taşıması gerekir. Genel bir ilkeden hareketle savunulabilecek olan bu gerekliliğin altını, burada, solun yaşadığı somut süreçler açısından...
Marksizm, bazı sosyal bilimciler tarafından belli bir yön ve hedef gösterdiği gerekçesiyle “din” düşüncesiyle ilişkilendirilmeye çalışılsa da tarihsel gelişmenin bir anında, son haliyle “gökten inmiş” bir kurallar bütünü ya da dogmalar sistemi değildir. Belirli bir tarihsel dönemde, yine Marksist bir söyleyişle sınıf savaşımlarının belirli bir olgunluk düzeyinde, ayrıca belirli bir mekanda -kaynayan ve sürekli hareket...
“Bolşevizasyon” olarak adlandırılan sürecin evrensel özünden sözedildiğinde, ilk söylenmesi gereken iktidar perspektifidir. Bolşevizasyon ve Leninist örgüt ile diğer işçi sınıfı kökenli eğilim ve örgütler arasında en önemli fark, ayrım budur. Sosyalist hareket, gelişimi boyunca zamana ve toprağa göre değişen bir takım engelleri aşmak zorundadır. Bunun en “has” örneği olan Bolşevik deneyime gelmeden önce “öz”ü yakalamak...
Aradan yaklaşık 70 yıl geçtikten sonra ilk sosyalist devrimin “tarihsel” önemi hiç değişmedi. Zaman ya da mekan olarak 17 deneyiminden uzak olmamız, onu bir sosyal bilimci gözüyle görmemize neden olmamalı. 17 devriminin tüm bilinen nedenlerini ardarda sıralayıp, Lenin’den alıntılar yapabiliriz. Ayaklanma planını anlatıp, Bolşeviklerin diğer eğilimlerle, Lenin’in başkalarıyla hesaplaşmalarını dökebiliriz. Tarım sorunu ve savaşın devrimi...
Önce bir şaire yapıtın yazarını nasıl gördüğünü soralım. Bize Brecht yanıt versin Lenin hakkında. “Mi-en-leh’in uygulamaları, onun büyük bir filozof olduğunu kanıtladı. Mi-en-leh felsefede uygulamacı, uygulamada ise filozof gibiydi.” İnsanlar kendi seçtikleri koşullar altında değil, doğrudan doğruya karşılaşılan, verilen ve teslim alınan koşullar altında kendi tarihlerini kendileri yaparlar. Bu, çokça karşılaştığımız ve açıklayıcılık değeri kuşku...