Bu yazı, başlığının da söylediği gibi, daha çok bir giriş yazısı. Türkiye ekonomisinin güncel krizinin farklı boyutları, Gelenek’in önümüzdeki sayılarında ayrıntılı olarak tartışılacak. Bunun bir “gecikme” anlamına geleceği düşünülebilir. Ama birincisi, eğer Türkiye ekonomisine borsacılar gibi at gözlükleriyle bakmayacaksak, krizi tarihsel bağlamına yerleştirmemiz gerekiyor. İkincisi, Türkiye kapitalizminin bugünkü krizi, anlık bir kesintiden ibaret değil. Krizin...
Nazım Hikmet’in vatandaşlığının kendisine iade edilmesi için 500 bin imza topladık. Okur kampanyanın seyrini biliyor olmalı. “(Komünist) Nazım’a Vatandaşlık” kampanyası, iki boyutlu olarak sürdürüldü desek yerinde olur. Birinci boyutu, Nazım’ı ve mücadelesini mümkün olduğunca geniş kitleler nezdinde canlandırmak ve meşrulaştırmaktır. 500 bin imza her şey bir yana bu hedefe denk düşüyor. Bu 500 bin imzanın...
1970’li yıllarda başlayan PKK önderliğindeki Kürt hareketi, 20 yıllık zor bir savaşı bitirerek yeni bir döneme başlıyor. Mücadeleye sosyalist bloğun var olduğu koşullarda “Tam Bağımsız Özgür Kürdistan” hedefiyle başlayan PKK, bugün artık bunun ne mümkün ne de gerekli olduğunu söyleyerek “Demokratik Cumhuriyet Açılımı” ile bu işi noktalamayı ve yeni bir sayfa açmayı düşünüyor. Aslında buraya...
Solun uzun süreli mücadele başlığı : Emperyalizme karşı bağımsızlık Emperyalizme karşı mücadele Türkiye’de solun uzun süreli ideolojik gündemlerinden birini oluşturmuştur. Dolmabahçe’de 6.Filo’ya karşı düzenlenen eylemler ODTÜ’de Cromwell’in arabasının yakılması bu mücadelenin kolayca akla geliveren eylemliliklerindendir. Emperyalizme karşı yürütülen mücadelenin o günkü teorik dayanaklarından en önemlisi “ulusun egemenliği ve bağımsızlığı ilkesi idi. “Bağımsız Türkiye” sloganında da...
90’ların başında bir yükselişin eşiğinde olan ve herkesin gözlerinin üzerine çevrildiği Refah Partisi ve çatısının altındakiler, bugünkü yeniden yapılanma sürecinde dışlanan ve zaman zaman diş gösterip zaman zaman mazlumu oynayarak kendisine yeniden bir “yer açılmasını” bekleyen bir aktör olarak belirginleşiyor. Kısa bir dönem “hükümet olma” biçiminde tecrübe ettikleri iktidar hülyaları ise, artık sonraki onyıllara veya...
28 Şubat’tan itibaren bir süreci yaşıyoruz. Bu sürecin baş aktörü de, kimi zaman doğrudan, kimi zaman üstü örtük müdahaleleriyle ordu. Restorasyon sürecinin mimarı olarak tanımladığımız ordu, açıkçası tam anlamıyla siyasal analizlerin konusu durumuna gelmemiş durumda. Yapılacak siyasal analizler, sosyalistlerin kılıç atmasının arka planını oluşturması açısından işlevsel olmalıdır. Dolayısıyla yapılacak siyasal analizlerde en vurucu noktaların altı...
1980 öncesini, 12 Eylül’ün önce militarist, sonra liberal karanlığını, ‘90’ların gericiliğini yaşayan devrimci kuşaklar, biri diğerinden çok farklı ruh hallerine kapıldılar, yola devam diyebilmek için farklı gerekçelere sahip oldular. Kimi dönem ülkenin kaderini değiştirmenin eşiğinde olduğumuza inanarak, sonraları yalnızca insan olmanın namusu adına, bazen marksizmin açıklama gücüne ikna olarak, başka kerelerde ise siyasal öfkeye dayanarak…...
Türkiye siyaseti kemalizmin altından kalkamıyor. Kemalizmle başa da çıkılamıyor. Sol içerisinde ideolojik etkisi asla küçümsenmemesi gereken sol-liberalizm hâlâ kemalizmle hesaplaşmaya uğraşıyor. Solun bütünü hâlâ kemalizmden kopamamakla eleştiriliyor. Devrimci demokrasinin bir kesimi, sanki kemalizmin peşinde koşturan kendi öz ataları değilmişcesine solun diğer kesimlerine herhangi bir konuda fatura çıkartmak gerektiğinde kemalizmin izlerini arıyor. Bu arada, sola anti-kemalizm...
Kemalizm üzerine yazmak 90’lı yıllarda sosyalistler açısından siyasal önemini yitirmiş görünüyordu. Bu konu daha çok sivil toplumcularla sol-kemalistlerin arasında bir tür polemik konusu olmaya sıkışmış durumdaydı. Açıkçası bunu çok isabetli olarak görüyor ve gerek Osmanlı gerekse Türkiye Cumhuriyeti tarihi üzerine çalışmanın akademik ağırlıklı bir çaba haline gelmesini yararlı buluyordum. Siyasetçiler buradan özellikle ideoloji konularında önemli...
Türkiye’deki siyasal yapıya dair olarak son dönemdeki en muteber tartışmalarından biri, siyasi yelpazenin bozulması üzerinedir. Siyasi yelpazenin bozuluşu merkezsizleşme, merkezin uçlara doğru savrulması, merkezin sağa kayması gibi betimlemelerle tarif edilmektedir. Bu tarifin üzerine oturduğu iki temel nokta var. Birincisi, sosyalist’ blokun çözülmesiyle birlikte ideolojilerin sonu ,sosyalizmin giderek solun bitişi diye ifade edilen siyasetin yeniden yapılanışı;...