Gelenek‘in bu sayısında başladığımız “çerçeve metin” ve “değerlendirmeler” modelinin ilk örneklerinden biri de bu yazı. Başlarken, ilk örneğin içerebileceği oturmamışlıklar, olası acemilikler için okuyucudan özür dilemeliyim. Metin Çulhaoğlu’nun çizdiği çerçevedeki dört bölüm makul ve bütünlüklü bir kurgu izliyor. Çalışma eşitsiz gelişme yasasıyla ilgili bir genel tanımla başlıyor, eşitsiz gelişme yasasını kriz dinamikleri ve zayıf halka...
Türkiye siyasetinin yönünü tayin eden eksenlerden biri her zaman dinci gericilik ile aydınlanmacılık arasına yerleşmiştir. Ancak açıkçası bu eksenin adlandırılmasındaki sorunlar dizisi bile hem eksen hem de yön hakkında tereddütler doğuruyor. Ne demeli, dinci gericilik mi, irtica mı, siyasal İslam mı, kökten dincilik mi? Ya diğer taraf için; aydınlanmacılık mı, laisizm mi, ilericilik mi, çağdaşlık...
Bu yazıyı hazırlarken okuduğum kaynakların kimilerinde işçi sınıfının bugünkü durumuna ilişkin bir dizi veriye de rast geldim. Kimi notlar almışım. Örneğin 2000 yılı itibariyle sanayileşmiş ülkelerde yüzde 6.1 olan açık işsizlik oranının 2002’de yüzde 6.9’a yükseldiğini, bunun yaklaşık 180 milyon işsiz anlamına geldiğini, 2000-2003 arasında yedek sanayi ordusuna 20 milyon kişinin eklendiğini, ayrıca 550 milyon...
Türkiye’nin, 20. yüzyılda emperyalizme karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelelerinin başını çektiği doğrudur. Doğal olarak bu savaşın egemen ideolojinin dilinde, üslubunda, egemen sınıfın veya güçlerin siyasi deneyimlerinde bıraktığı izlerin ötesinde halkımızda, geniş kitlelerde bir miras bırakmış olması beklenir. Üstelik söz konusu Kurtuluş Savaşının öncesinde ortada bir imparatorluk, bir dünya gücü vardır ve bu konumun yine egemenlere...
  Elinizdeki Gelenek’in yazıları hazırlanırken Türkiye bir kez daha askerlerle hükümet arasında bir çekişmeye sahne oluyordu. Avrupa’da Milli Görüş örgütlenmesi ve Türkiye’nin diplomatik temsilcilikleri arasındaki ilişki, 19 Mayıs’ın nasıl kutlanacağı, Avrupa Birliği sürecindeki yeni reform paketi ve özel olarak Kürtçe ile ilgili asker rezervleri, ABD’nin Türkiye’de yaratılan atmosferin tersine hükümeti kayıran ve faturanın adres hanesine...
Türkiye solunun yakın geçmişinde iç içe giren kimi yönelimler ayırt edebiliriz. Bu yönelimlerin alt evrelere damga vuracak etkinliğe kavuştuğunu ise söyleyemiyoruz. Damga vuracak etkinlik derken sol içi perspektif tartışmalarını değil, toplumsal ölçeği kastediyorum. Bu durumda böylesi bir niteliğe kavuşan en önemli sol damarın Kürt hareketi olduğu saptanmalıdır. Tabiatı gereği Kürt hareketi Türkiye solunun haritasının tamamını...
Başlıktaki “Kürt hareketi” tamlamasından esasen kimlerin kastedildiğine dair herhangi bir kuşkuya yer yok. Kestirmeden gidersek Türkiyeli Kürt nüfusunun siyasal tercihi, 3 Kasım 2002’de açık arayla DEHAP’ı işaret etmişse, kısaca “Kürt hareketi” derken, DEHAP-HADEP adlı parti/partiler ile bunların mirasçısı veya sürdürücüsü oldukları Kürt siyasi geleneği kastedilmek durumundadır. Ancak başlıktaki özet ifade söz konusu gelenekte siyasetin çöküşünü...
Sovyetler Birliği ve Avrupa’nın sosyalist ülkeleri varlıklarını korurken kuşkusuz sosyalizm tek tek ülkeler için çok daha reel bir olasılıktı. Emperyalizmin devrimci süreçlere müdahale olanağının bu geçmiş döneme oranla nasıl genişlediği açıktır. Oysa emperyalizm daha önceleri her adımında Sovyet faktorünü gözetmek durumunda kalıyor ve dünyanın çeşitli noktalarında işçi sınıflarının ve emekçi halkların kendi lehlerine değerlendirebilecekleri boşluklar,...
“Sosyal demokratların Lenin’in egemenliğinden acı acı yakındığı günlerde eski arkadaşı Kırizhanovski dayanamadı artık, Fiyodr Dan’dan sordu: ‘Siz böyle diyorsunuz ama, dedi nasıl oluyor da tek bir adam koca bir partiyi batırıyor da, hepiniz buna ellerinizi bağlayıp seyirci kalıyorsunuz’ Dan’ın karşılığı şu: ‘Günün yirmi dört saatinde Devrimle uğraşan Devrimden başka bir şey düşünmeyen, yatağına yattığı zaman...
Bu yazı yeni bir işçi hareketinin kurulması için duyulan acil ve yakıcı ihtiyaç çerçevesinde kimi sesli düşünceler olarak okunmalıdır. Bugün sınıfın durumunu veya bugünlere nasıl geldiğini sadece analiz etmeyi amaçlamayan, ama bir o kadar da çıkış yolu aramak için yürütülen tartışmaların ağırlıklı bir deneysel boyut taşımaları zorunlu. Bu nedenle “sesli düşünceler” diyorum. Yoksa tevazudan, iddiasızlık...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×