Türk milliyetçiliğinin kişiliksiz yapısına sevinmek mi gerek? Faşist hareketin “kan kusturup” karşılığında “kan kustuğu” dönemlerdeki eğreti “milliyetçi kabarma”yı bir kenara bırakırsak, 60’lar sonrasında yaşanan tüm gündemlerde milliyetçilik bu ülkede korkak, entrikacı ve kaypak olmuştur. Milliyetçiliğin devlet eliyle beslenip kontrol edildiği onlarca ülke vardır. Ama devletin milliyetçilik tansiyonunu gün gün, saat saat belirlediği ve onu tam...
Başta sosyalist ideoloji, ideolojik yapılar konusuna gösterdiğimiz titizliğin nedenine daha önce çeşitli vesilelerle değinme olanağı bulmuştuk. Sanıyorum Çulhaoğlu’nun, Yazıcı’nın, benim ve Dünya’nın konuya ilişkin yazılarıyla önemli sayılabilecek bir mesafe almış durumdayız. Yakın dönemde bütün bu çalışmaları belli standartlara sokacak, kimi alanlarda düzleyecek ve metodolojik iskeleti kuvvetlendirilmiş ürünler ortaya çıkabilir. İşimiz burada kesinlikle bitmiyor. Bir bakıma...
İktidar gazetesinin 5. sayısında Rus komünistlerinin “iktidar” mücadelesine ilişkin bir haber var. Bu habere konu olan gelişmelerde dikkati çeken bir şeyden söz etmek istiyorum. Sovyetler’deki karşı-devrim ve onu izleyen gelişmelerde komünistlerin inanılmaz duyarsızlığı ve kişiliksizliği sonucu ortaya çıkan tablo, uluslararası harekette önemli bir depresyon yaratan çöküntünün en fazla Rus komünistlerini etkileyeceği sanılıyordu. Sovyet komünistlerinin sosyalist...
1980 yılında bütün dünyada Lenin'in doğumunun 110. yılı kutlanmıştı. Dönem, reel sosyalizmin prestij erozyonunun başlamadığı bir dönemdi. Dünyada en çok okunan yazar olması yeryüzünde sınıf mücadelesinin adının anıldığı her yere içkin olması, Vladimir İlyiç'in "devletli" konumunu ortadan kaldırmıyordu. Öyle ya, Lenin düşüncesi arkasındaki koskoca bürokratik mekanizma, tabular ve zorlamalarla ayakta kalmıştı… Marksizm içi tartışmalarda birkaç...
Altıncı yıla giriyoruz. Şöyle geriye dönüp bakıldığında, tek başına “bağımsız” olarak değerlendirilecek bir “yayın” etkinliğinde çok belirgin bir “başarı”dan sözetmekte güçlük çekiyoruz. Bütün diğer parametrelerden uzakta, “iyi bir teori dergisi çıkaracağız” kaygısının egemen olduğu bir uğraşın altıncı yılından sözediyor olsaydık, belki bugün “önemli bir iş yaptık” biçiminde yazmakta zorlanırdık. Ama, önemli bir iş yaptık. Ve...
Türkiye solu, bu kez alışılan kesimlerin dışına taşan bir ölçekte “yasal parti” konusunu gündemine alıyor. Böylelikle bundan yaklaşık 5 yıl önce sınırlı çevrelerde tartışılmaya başlanan “yasal parti”nin, şu anda bir dizi değişik “moment”te ele alınmaya başlandığını görüyoruz. Bu momentlerden birisinde Sosyalist Parti vardır. Kurulma sürecini tamamlamış olan bu parti, maocu çerçeveyi aşabilecek teorik, programatik araçlara...
Türkiye sosyalist hareketi oldukça geç olarak nitelenebilecek bir kimlik taşıyor uluslararası gelenekte. Avrupa ve hatta Asya’nın ileri ülkeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye sosyalist hareketi ilk doğumda da gecikme sancıları çekmiştir. Ondan sonrası eğer belli ölçülerde kitlelere taşınmaysa, Türkiye sosyalist hareketinin bir kez daha gecikmiş olduğu söylenmelidir. Türkiye sosyalist hareketi, 1960’lar ile birlikte gelen yayılma sürecine benzerlerinden...
Türkiye sosyalist hareketi biraz da uluslararası gelişmelerin de etkisiyle “kardeş”lerinin pek fazla tanışık olmadığı bir durum ile karşı karşıya kaldı. Son 30 yıllık açılım denemelerindeki kısırlık ve açmazların bir bir ortaya çıkardığı faturaları da gözönüne alarak, Türkiye sosyalist hareketinin kendi tarihinde gönül rahatlığıyla altını çizebileceğimiz “evre”ler yaratamadığımızı kabullenmek gerekiyor. Uluslararası harekette pek tanışık olunmayan durum...
Türkiye sosyalist hareketinin gündeminde çok cepheli bir sıçrama var. Ben bu sıçramanın çok cepheli oluşunu işimizi zorlaştırmaktan çok, daha anlamlı kılan ve siyaset bizim için de bir sanatsa, mutlaka onu güzelleştiren, ama asıl önemlisi elde edeceğimiz sonuçları daha ileri noktalara taşıyacak bir özellik olarak görüyorum. Yeter ki cepheler arasındaki bağlantıları bulalım, kendi içindeki eşitsizlikleri bir...
Gelenek artık altıncı yılına giriyor ve tastamam altı yıldır ağız tadıyla bir “Ekim” yazısı yazma şansına nail olamadık! Şimdi tam 74 yıl sonra bırakalım toplumsal yıkımı, Lenin’in ülkesinde Lenin’in büstlerinin dinamitlenerek havaya uçurulmasının teknik nedenlerle sakıncalı bulunduğu bir sırada Ekim devrimi için bir şeyler yazmak gerçekten kolay olmuyor. Bu nedenle karşı-devrimin zaferinin önünü açan gelişmelere...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×