Sosyalizmin teorik onca sorunu varken “Stalin meselesi” üzerinde durmanın anlamı üzerine bir şeyler yazma ihtiyacı, “Sosyalist Kuruluşu Stalin’den Öğrenirken” başlıklı yazımın ikinci bölümünün bilgisayar kurbanı olmasından sonra ortaya çıktı. Genişleterek bir kitap çalışmasına dönüştürmeyi düşündüğüm bu yazıyı yeniden yazmaya başlarken (yeniden yazımın can sıkıcılığı içinde) konunun neden önemli olduğuna kısaca değinme ihtiyacı hissettim. “Stalin döneminde...
Bundan yaklaşık sekiz yıl önce Gelenek’te yer alan bir yazımda Garbaçov yönetiminin “Stalin döneminin kimi yaklaşım ve gözde uygulamalarına yönelik ciddi eleştiriler”de bulunmasının doğal olduğunu yazmış ve hemen eklemiştim: İpin ucu kaçmadığı sürece… İpin ucu kaçtı; Stalin dönemine dair değerlendirmelerdeki akıl almaz nefret, sosyalizmin kazanımlarına, komünist ideallere dönük düşmanlığın bir uzantısı olarak dizginlerinden boşaldı. Stalin...
Devrimci hareket içerisinde komünistler nasıl bir yer işgal ediyorlar? Bu sorunun yanıtını aramaya yönelik notlara burada yer verirken, giriş olarak kısa bir hatırlatma yapmak gerekiyor: Türkiye’de “komünist hareket”in komünist olamadığı uzun bir dönemin ardından kızıl bayrak onu yükseltecek ellere teslim ediliyor. Komünist-sosyalist ayrımına ve komünist-devrimci demokrat ayrımına doğru hızla yol alınıyor. Komünistleşen devrimci demokratlar olabileceği...
Sosyalistlerin bu ülkede mevcut güç dengelerine bakarak siyaset yapmamaları gerektiğini yazdığımızdan beri sadece iki ay geçti . Sosyalist hareketin taşıdığı sıçrama potansiyeli üzerinden perspektif üretilmesinin hareketi devrimcileştireceğini söylemiştik. İki ay içerisinde kriz dinamikleri önemli bir ivme kazandı. Bu dinamiklere tersinden bakarsak, son derece önemli iki sonuçla karşılaşırız. Bu iki sonuç, somut durumun somut tahlilini verili...
Sosyalist mücadelenin şu andaki can alıcı sorununun her ülkede, sosyalist iktidar perspektifinin olabilecek en ileri ve örgütlü hatta oturtulması olduğundan pek kuşku duyulmuyor. İş bu hattın örülmesine gelince, devrimci uğraşımızın yoğunlaşacağı alanın saptanması sorunu ile karşılaşıyoruz. Bugün, gerek enternasyonal, gerekse ulusal düzeyde bu sorun etrafında yürütülecek bir tartışmanın herhangi bir getirisi olmadığını düşünüyorum. Yazıda bu...
“Bunlar iyi teori yaparlar; ama işte o kadar.” Bu; övgü müydü, sövgü müydü kestirememiştik. Sonra yıllar geçti, bize yaşamın başka alanlarında şans tanımayanlar dost meclislerinde yine bizim için “eskiden ne güzel yazıp çizerlerdi” demeye başladılar. Buna da üzülmek mi gerekiyordu? Gelenek yakında 8. yaşına basacak. Aradan geçen süre içinde, bu kitap dizisine katkıda bulunanlar giderek...
II. Dünya Savaşı burjuva tarihçilerine göre kimi rastlantıların talihsiz bir biçimde biraraya gelmesinin ürünü oldu. 20. yüzyılın en berbat kesitinin sorumluluğu kapitalizmin üzerinden alınarak çokça Hitler’e, biraz komünistlerin dik kafalılığına, biraz da kadere bağlandı. Silah tekelleri ABD ve İngiliz emperyalizmlerinin savaşçı gelişimi, uluslararası gericiliğin anti-Sovyet hezeyanları sürekli olarak sumen altı edildi. Oysa, yalnızca bugünden bakanlar...
Bolşevizm bir teori değildir… Marksizmin belli bir yerellikte yeniden üretilmesi ve bu üretimin marksizmden kopmayacak kadar ona içkinleşmesine bir ad vereceksek bu, bolşevizm değil, leninizmdir. Ve nihayet, bolşevizm marksizmin belli bir türde yorumlanışının ürünü olan bir ilkeler demeti hiç değildir… Bugüne uzanan, sahip çıkılacak olan ve sınıf mücadeleleri sürdükçe anlamlı kalacak olan bolşevizm, siyasal mücadelede...
Daha önce sosyalist ideoloji üzerine Gelenek’te yer alan yazılarımda bir çok defa Rus ve Sovyet deneyimine gönderme yapmıştım. Bunun iki temel nedeni olduğunu söylemek mümkün. Rus devrimci hareketinin uluslararası ölçekte marksist teori üzerindeki siyasal otoritesinin tartışılır bir yanı bulunmuyor. Marksist teorinin bütün kulvarlarında bu hareketin öznesi olduğu deneyimin sağlıklı ya da sağlıksız etkisini görebiliyoruz. İkinci...
Çağımızı “kapitalizmden sosyalizme geçiş çağı” olarak adlandıran bir siyasal programın savunucularındanım. Bu program, yakında parti kimliğine kavuşacak. Ve bu arada hep birlikte, yaklaşık beş yıldır “yeni dünya düzeni” denilen “dünya hâli”ni yaşıyoruz. Bu düzende, “sosyalizme geçiş”ten eser yok. Bu düzen, sosyalizmle bağlantıyı, sosyalist kuruluş süreçlerinin tasfiyesi, sosyalist ideoloji ve örgütlenmelere karşı amansız bir saldırı ile...