Siyasi mücadelede “ihanet”in bir olasılık olarak hiçbir zaman devreden çıkmamasının siyaseti estetize edici bir özellik olduğu düşüncesi bana her zaman cazip geldi. Bu, sosyalist mücadelenin sıradanlaşmasının önündeki temel engelin hesaplaşmanın sürekliliği tarafından oluşturulduğu inancından kaynaklanıyor. Burada, iyi yetişmiş bir sosyalistin, insan faktörü sözkonusu olduğunda güven-kuşku duygularının hassas dengesini yakalayabilmesi gerektiğini belirtmek mümkün. Siyasi terbiye ve...
Devrim treninin lokomotifinin değişmezliği üzerine… Sosyalist demokrasi tartışmaları biraz “sakat” geldi ve “sakat” geçti, gidiyor. Gelişin sakatlığı, bu tartışmaların Türkiye sosyalist hareketinin kendi teorik hattını daha geri mevzilere çekmesinde çok sıradan bir araç olarak ortaya çıkmasından kaynaklandı. Gidiş sakat; onca uğraştan sonra geri mevzinin standart, kendisini iyi ifade eden ve kendi problematiğini sürekli olarak yenileyebilecek...
Eşiği Atlarken Sovyet Deneyi Gelenek‘in 28. Kitabı’nda, sosyalist demokrasi tartışmalarında olmazsa olmaz bir yer tutması gereken “devrimci durum” kavramı çerçevesinde kimi kısa değinmelerde bulunmuştum. Kavramın önemi, açıkladığı kriz anının sosyalist mücadeleyi içe dönük yüzünden bütünüyle koparan bir kesit olarak ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. Bu oldukça hassas bir noktadır ve eğer sosyalist mücadele sürekliliği gerektiren bir tavırsa,...
Gerekli ya da gereksiz, marksizm içi tartışmalarda, “sosyalist demokrasi” başlığı altında toplanabilecek “katılım”, “çoğulculuk”, “özgür seçimler”, “çok seslilik” gibi alt başlıkların daha fazla yer edineceği çok açık. Son olarak Çavuşesku’nun kişiliğinde çok ciddi bir biçimde “kirlenen” sosyalist kuruluş süreçlerinin gelmiş olduğu nokta bu tartışmaları kaçınılmaz kılıyor. Türkiye’de tartışmaların politikasız kimi akımların elinde iyiden iyiye çıkmaza...
TARTIŞMAYA DIŞARIDAN KATKI: BİR YOLDAŞIN MEKTUBU Görüş’ün Kasım sayısında Sayın Ahmet Kaçmaz’ın iki yazısı çıktı. Bunlardan ilki sosyalist demokrasiye ilişkindi ve sosyalizmi siyasal içerik ile araçlarından arındıran liberallikte tezler ileri sürülüyordu. İkinci yazı Macaristan’a değiniyor ve Kaçmaz haklı olarak Macar komünistlerine(!) kızıyordu. Bir de bir tepkisi vardı ve insanların Macar komünistleri gibi gömlek değiştirircesine düşünce...
Türkiye solu uzun süredir “birlik”le yatıp “birlik”le kalkıyor. Somut sonuçlar, ya da sonuçsuzluklar da alındı; bir tarafta SP, diğer tarafta TBKP… İlkinde birleşik yasal parti hedefiyle yola çıkıldı, eski TİKP’e ulaşılabildi… TBKP’de gerçekleşen birlik ise, aslında ayrı durmaları için ideolojik-politik gerekçelerden yoksun kalmış iki oluşumu biraraya getirdi. Bu bir başarı sayılacaksa, TBKP’ye yazılabilecek şu ana...
“Türkiye solu, kendi tarihinin en sorunlu ama, en çok gelecek vaat eden dönemini yaşıyor.” Çok beylik geliyor, değil mi? 12 Mart sonrasında, 80’in öngünlerinde ve son yıllarda benzer vurgulamalarla çok sık karşılaştık. Güçsüzdük, ama güçlü olacaktık. Eziliyorduk, ezecektik. Sorgulanıyorduk, sorgulayacaktık… Anlaşılmıyorduk, anlatacak, anlaşılacaktık. İlerici sınıf uzaktı, yakınlaşacaktı. Azdık, çoğalıyor ve çoğalacaktık… Böyle derdik ve sonra...
1956’daki 20. Kongre sonrasında uluslararası harekette ortaya çıkan şaşkınlığı, hüznü, hatta hayal kırıklığını şimdi daha kolay anlayabiliyorum. “Buzların çözülüşü” olarak adlandırılan sürecin en keskin dönemeçlerinden birisi bu kongreydi. Hangi haklı gerekçelerle yola çıkılırsa çıkılsın, hangi doğru hedefler gözetilirse gözetilsin, “buzların çözülüşü”nde beceriksizlikler çokçadır ve 20. Kongre de bu beceriksizliklerin bir parçasıdır. 1950’lere kadar uluslararası harekette...
Kapitalist toplumdaki sınıfların, özellikle burjuvazinin siyasal olarak ifade edilişini resmetmek mümkün mü? Bunu yaparken materyalizmi kabalaştırmaktan kaçınılabilir mi? Her soyutlama bir sadeleştirmedir de. Bu nedenle her iki soruya kesin cevaplar vermek oldukça güç. Ama her soyutlama aynı zamanda zenginleştiricidir… Burjuvazinin siyasal ifadesini, burada ideoloji ve siyasal temsilcilerini durağan bir fotoğraf karesi üzerinde değil ama bir...
Gelenek Kitap Dizisinin ikinci sayısında, “Bir Gelenek Nasıl Doğar -Oblomov’a Bir Şükran Borcumuz” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı. Sonra aradan neredeyse iki yıl geçti. Çağdaş Yol Dergisi’nin 4. sayısında Kemal Saruhan imzalı bir yazı çıktı. İvan Gonçarov’un romanının geniş bir özetiydi bu yazı. Zaman zaman kapitalizm övücülüğü yapılsa bile “Oblomov ve Oblomovluğumuz” adlı bu yazı için...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×