Marksist literatürde “işçi sorunu” türünden bir başlıkla karşılaşılmaz. Bir alt başlık olarak, sözgelimi “sendikalar sorunu”na veya “işyeri komiteleri sorununa” da sık rastladığımızı söyleyemeyiz. Bu doğaldır. Çünkü marksizm teorik ve pratik düzlemlerde işçi sınıfını merkeze koymuştur. Merkeze konan “sorun” olmaz; sorun yaratır veya sorunlara müdahale eder. Bu anlamda sosyalist devrim mücadelesinde işçi sınıfının iki temel sorunu...
Enternasyonalizm ve Sovyetler Birliği konusunu ele alacağız ve “tek ülkede sosyalizm” tartışmasını merkeze koymayacağız… Konuya Türkiye’den bakacağız ve genç Sovyet Rusya ile Anadolu’da ağırlıklarını koyarak bir cumhuriyet yaratan burjuva devrimcileri arasındaki ilişkilere değinmeyeceğiz… Mümkün mü? On altıncı yılını süren bir dergide bunlar mümkün hale geliyor. Gelenek’te birkaç başlık dışında çok geniş bir yelpazede anlamlı yazılar...
Bundan on beş yıl kadar önce karşılaştık “yeni” kavramı ile. Yenilenmek gerekiyordu yeni düşünce konseptine sarılmak yeni politik kültüre yaslanmak kısacası yepyeni bir şey haline gelmek gerekiyordu. Bu işte bir bit yeniği vardı. Çünkü “yeni” diye tutturanlar ilaç niyetine tek bir “yeni” fikir ortaya atmıyordu. İlk zamanlar, umudumuzu kırmadık belli ki bu bir kızıştırma taktiği...
Türkiye solunun burjuva siyasetine hediye ettiği kavramlara son haftalarda yenileri ekleniverdi. Bırakın uzununu, başı sonu, öznesi fiili belli olan cümleleri tamamen bir kenara koyarak her birisi birer kod haline sokulan sözcüklerle yetinen siyasetçi için “onur” ve “teslimiyet” fazlasıyla doyurucuydu. Yalnızca Kürtleri değil Türkleri de dilsiz kılmaya yeminli tekelci basınımızın yardımıyla şubat ayını onur ve teslimiyetten...
Sevgili yoldaşlar, Öncelikle bu önemli konferansı düzenleyen Belçika Emek Partisi’ne teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca Sosyalist Kore halkına ve Kore İşçi Partisi önderliğine emperyalizmin saldırganlığına karşı mücadelelerinde başarılar diliyorum. Benim ülkem, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kore halkının irade ve çıkarına karşı provokasyonun bir sonucu olarak çıkan Kore Savaşı’na asker gönderme kararının kısa bir süre ardından NATO’ya üye...
Türkiye Komünist Partisi, mücadele ettiği toprakların sunduğu olanakları asla hafife almayan, bu toprakların sosyalizm açısından yeterince verimli olmadığını, bu nedenle sosyalizm değil de başka hedeflere kilitlenmek gerektiğini ileri sürenlerle yollarını başından beri ayıran bir parti. Doğal olarak siyasal kimliğini, örgütsel yapısını şekillendirirken yalnızca sınıfsız sömürüsüz bir dünya şiarını ve bu şiarı ete kemiğe büründürecek evrensel...
“Böyle bir soruyla başlayarak en bayağısından bir oldu-bitti tezgahlamış oluyorum. ‘Lenin’i okumalı mı?’ sorusu devre dışı kalıyor ‘sosyalizm mücadelesinde ille de okumak gerekiyor mu’ diye düşünenlerin muhtemelen canı fena halde sıkılıyor. Sosyalizm mücadelesine omuz vermek için ille de okumak gerektiğini düşünmüyorum. Ancak partinin sosyalizm mücadelesinde okumayı teşvik etmesi gerektiğini, sosyalizm mücadelesinin okumayı özendirmesinin zorunlu olduğunu,...
Türkiye burjuvazisinin dış politika gündeminde üç temel başlık var: Kıbrıs, Avrupa Birliği (AB) ve Irak. Birbiriyle bağlantılı bu üç başlıkta son derece önemli gelişmeler yaşanıyor. Türk ve Kürt emekçileri yoksullukla boğuşurken, bir yandan bu meselelerin kendi gelecekleriyle ne tür bir ilgisi olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Başlıklardan ikisi kabaca Türkiye’nin Irak’a ve Avrupa Birliği’ne girip girmeyeceği sorularında...
Bundan üç ay önce “dost” sorulara yanıt vererek başlamıştık. Şimdi Türkiye Komünist Partisi’ne (TKP) hoş geldin derken, yeni ve yine “dost” sorularla devam edebiliriz. Bu bir yazı dizisi olarak da görülebilir. “Sosyalizm Mücadelesinin Neresindeyiz” ile başlayan ve henüz bağlanmamış olan bir “iç muhasebe” denemesi… Bu iç muhasebenin sonuçlarının yalnızca Sosyalist İktidar Partisi (SİP) ve ardılı...
Usame bin Ladin için “Afganistan’ın, Asya’nın Che’si” diye yayın yapan El Cezire’ye Türkiye’den en büyük tepki Amerikancı atv kanalından geldi. “Che insanlık için mücadele etti” diye bilgilendiriyordu atv bin Ladin’den farkını koymak için Arjantinli devrimcinin. Sonu ise son derece ilginçti: “Che bir ilericiydi…” Bu haberde özgür bırakılan bir eski solcunun, ya da yüreği hala sol...