Bu yazı yazılırken Arjantin emekçilerinin isyanını televizyonlar gösteriyor ve Türkiye’nin Arjantin’den ne kadar farklı olduğu sermayenin kalemşörleri tarafından anlatılıyor, yazılıyor. Dünya kapitalizminin bu iki zayıf halka adayı ülkesinde yaşanan ekonomik krize tepkiler farklı biçimlerde veriliyor. IMF’nin dediklerini yapmakta “geciken” Arjantin sermayesi bir yanda; dediklerini harfiyen yerine getirdik diye övünen ve Türkiye’nin artık AB’ye kapağı atacağından...
Sosyalist kuruluş sürecinin gerekleri ve tarihsel özgünlükler, sosyalist planlamanın gelecekte alacağı somut biçimler ile ilgili tartışmaların ciddi bir bölümünü spekülatif alana sokuyor. Üretimin ve aslında bütün toplumsal faaliyetlerin büyük bir toplumsal amaca yönelik örgütlenmesini sağlayan sosyalist planlamanın bu anlamda akılcı olması gerekiyor. Ancak bu akılcılık tümüyle siyaset tarafından belirlenen bir akılcılık olmalı. Bunun dışındaki bütün...
Kentler ve kent olgusu, tarih boyunca toplumsal incelemelerin neredeyse temel dokusunu oluşturmuştur. Toplumsal süreçlere kaynaklık eden her olgu gibi kentleşme süreçleri ve kent mekanı da siyasal mücadelenin güncel ihtiyaçlarını karşılaması bakımından önemini korumaya devam etmektedir. Konuyu bizim açımızdan güncel kılan ise, ülkemizde hızla değişmekte olan kentsel yapı ve ilişkilerin sosyalist ideoloji açısından taşıdığı riskler ve...
1. Tekelleşme – dev şirket evlilikleri “Emperyalizm – Çökmüş asalak ölümün eşiğindeki kapitalizm” adlı kitabımı yayınlayalı dört yıldan fazla oldu. Bu kitapta güvenilir burjuva kaynaklarda yer alan itiraz kaldırmaz istatistiklere dayanarak V.I. Lenin’in emperyalizm teorisinin doğruluğunu ve günümüzde hâlâ geçerli olduğunu kanıtladım. Lenin sürekli olarak “emperyalizmin en derin ekonomik temelinin tekel olduğunu” “rekabetin tekele dönüşmesinin...
“Hepsi birbirine çok benzer birçok geniş caddeler, aynı işi yapmak için, aynı saatlerde, aynı kaldırımlardaki aynı seslerle gelip geçen, kendileri için her günün dünle yarının aynısı olduğu, her yılın öncekiyle sonrasının sureti olduğu, eşitçe birbirinin benzeri insanlarca oturulan, daha da çok birbirine benzer pek çok dar caddeler içerirdi.” Charles DICKENS, Zor Zamanlar Kapitalizmin ezilen ve...
Kapitalizm dünya çapında hızla yeni bir resesyon dalgasının içine düşerken yaklaşan krizin nedenleri konusunda pek çok tartışma yürütülüyor. Krizin ipuçlarına veya sonuçlarına tek başına belli ülkelerdeki verilere bakarak yaklaşmak bir takım sorunları beraberinde getiriyor çünkü krizin görüntüsü tek tek bakıldığında ülkelerin özgün dinamikleri gereği çok farklı olabiliyor. Dolayısıyla dünya ekonomisinin krizine dair daha sağlıklı bir...
Türkiye kapitalizmi bugüne kadar pek çok kriz yaşadı. ‘50’li yıllardan itibaren yaklaşık on yılda bir karşılaşılan iktisadi krizler, ‘90’lı yıllarla birlikte daha bir sıklaştı. Enflasyonun bir türlü düşmemesi gibi biri unutulmadan diğeri patlak veren krizler de Türkiye’nin “doğal gerçekleri” arasına girdi. Neredeyse, Türkiye’nin krizlere alışmış ya da “bağışıklık kazanmış” olduğundan söz etmek gerekecek. Ama yalnızca...
Sermaye düzeni ve kriz, birbirinden ayrılamayacak bir ikili. İnsan emeğinin meta olarak alınıp satıldığı ve toplumsal refahın temelini oluşturan üretim araçlarının özel mülk sayıldığı bir rejimde bireylerin çıkarları ile toplumun çıkarlarının uyuşmasının imkanı yok çünkü. Burjuva iktisatçıları tarafından “Pazarın üretimi ve bölüşümü düzenleyici gizli eli” olarak lanse edilen bu düzen, geçtiğimiz on yılda görüldüğü üzere,...
Cumhuriyet tarihi boyunca yalnızca iki dönemde bir çeşit “kalkınma ideolojisi”nin Türkiye’nin geleceğine ilişkin tartışmaların odağına oturduğuna tanık olmaktayız. Bu dönemlerden ilki 1930’la 1939 arasıdır; ikincisiyse pek tabii 1960-1971 dönemidir. Kanımca, bu iki dönem dışında Türkiye burjuvazisinin “kalkınma” vurgusu, bir demagoji olmanın ötesinde anlam taşımamıştır. Birinci dönemin kalkınma ideolojisi, büyük oranda Kadro Hareketi tarafından şekillendirilirken, ikinci...
Türkiye kapitalizmi bir süredir “treni kaçırma telaşıyla” emperyalist sistemle entegrasyon konusunda çok önemli adımlar atıyor. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye sermayesi, 1950’den sonra, özellikle ’54’te Yabancı Sermaye Yasası’nın Meclis’te kabul edilmesiyle beraber, yabancı sermayeyle bir nevi birleşme yoluna gitti. Özellikle planlamanın olduğu dönemde, 1962’den sonra ithal ikameci politikalar ile beraber dış ülkelerden “know-how” aldılar, sermaye...