Başlarken, sosyalist harekette “kuramsal analiz”in ne anlama geldiği ve kuramsal analizle siyaset arasında nasıl bir ilişki olduğu üzerinde kısaca durmak istiyorum. Kuramsal analiz, belirli bir olgunun ve/veya sürecin, tarihsel geçmişiyle, kendi bütünlüğüyle, içerdiği öğeler arasındaki etkileşimle ve olası seyriyle ilgili bir kurgu demektir. Bu kurgunun belirli bir değer taşıması için akla gelebilecek her ayrıntıyı ortaya...
TÜBİTAK’ın (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu) Popüler Bilim Kitapları dizisinden, AKP’nin bu kuruma yeni yöneticiler atamasından bu yana, çok az yeni kitap çıktı. Tükenen kitapların yeni baskılarını yapmak konusunda da acele edilmiyor. Bilim ve Teknik dergisinin Ocak 2007 sayısındaki listeye göre baskısı tükenmiş olan kitaplar arasında şunlar da var: Hayatın Kökleri, Gen Bencildir, Evrenin...
“…Savaştıklarımdan nefret etmiyorum Savunduklarımı sevmiyorum…” Yeats Anlam ve değer yaratılmasının tarihsel kökenlerini eşeleyerek mitolojik öykülerdeki izleri ortaya çıkarmak ve sonrasında da bunların insani değerlerdeki kalıntılarını bulmak ve bunlar üzerinden tahliller yapmak daha çok antropologların işi olsa gerek. Tabii ki bu alanda yapılan tespitler ve dayanakların serimlenmesi önemli; ama biz “ölüm” gibi bir fenomen üzerinden yapılan...
İdeoloji kavramı hakkında yazılacak çok şey var elbette; ancak bir yazı bütün bunları kapsamaya yetmez. Burada amacım, ideoloji tartışmalarında önemli bir yere oturduğunu düşündüğüm “egemen ideoloji” kavramına değinmek ve bu tartışmalara belirli bir katkıda bulunmaya çalışmak. Bu tartışmalara aşağıdaki iki başlık altında katkı yapmayı deneyeceğim: Egemen ideoloji, egemen sınıfın ideolojisi midir? Yani ona özgü müdür,...
Olur da, olmaz da; yahut, hem olur hem olmaz. Bizim halklarımızın haklı olarak sahiplenmede paylaşamadıkları büyük bilge Nasrettin Hoca’nın, çatışan tarafları dinledikten sonra, birine dönüp “sen haklısın”, öbürüne dönüp “sen de haklısın” demesine benzedi biraz. Dolayısıyla, bu kez, yazıya başlarken sorduğumuz soruya ne kestirme ne de kesin bir yanıt bulamadığımıza göre, asıl konuya girmeden önce...
Marksizm ile din arasındaki ilişkiden ne zaman söz açılsa, gündeme Marx’ın ünlü cümlesi gelir: “Din halkın afyonudur.” Üç sözcüklük bir ideoloji, siyaset ya da bilim tanımı ne kadar açıklayıcı olabilirse, bu cümle de din hakkında ancak o ölçüde tatminkar bir açıklama sağlayabilir. Ama ne yazık ki, Marksizm hakkındaki tartışmaların önemlice bir bölümü, Marx’ın, Engels’in ya...
Marx ve Engels siyasal iktidarın fethinden sonra izlenecek yol üzerine pek az yazdılar. İlginçtir, Lenin’in de bu konu hakkında uzun uzadıya yazdığı söylenemez. Böylece, buna benzer bir tartışmanın merkezinde durmasını bekleyeceğimiz devlet konusunun da üzerinde durulmamış oldu. Ustaları takip eden dönemlerde de, marksist çevreler, kapitalizm koşullarında devlet üzerinde hayli dursalar da, siyasal iktidarın işçi sınıfı...
Giriş Marksistler açısından devlet sorunsalı, devletin hangi gelişme ve nedenlerin sonucu olarak ortaya çıktığı, modern toplumda hangi ihtiyaç ve işlevleri karşıladığı, hangi koşul ve ilerlemelerle sönebileceği ve siyasal devrim ve toplumsal kurtuluş hedefleri bağlamında devlete nasıl yaklaşılacağı sorularında odaklaşmaktadır. Devlet hem son derece somut, elle tutulur maddi bir olgu, hem de son derece soyut ve...
“Eğer yazmam gerekirse, hem de iyi ve ayrıntılı bir şekilde yazmam gerekirse, o zaman benim bildiğimi başkalarının da bildiğinden, en azından bunu benim bildiğim gibi bildiklerinden kuşku duymam gerekir. İşte sırf bu nedenle düşüncelerimi açıklarım. Ancak onların bunu bilmeleri gerektiğini ve bilmelerinin mümkün olduğunu da varsayarım.” “Feuerbach Üzerine Tezler’in ani parıltılarına yakından bakan her filozof...
Marksist düşünceye, marksizme ilişkin yabancısı olmadığımız ve sıkça muhatabı kaldığımız eleştirileri biliyoruz. Bu eleştirilerden özellikle ikisinin öncelikle önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira, bu eleştiriler üzerine bırakın dört başı mamur kuramsal açıklamaları, kimi girdilerin, zihin egzersizlerinin dahi yapılması, dünya ve Türkiye konjonktürünün zorlayıcılığı düşünüldüğünde anlam kazanmaktadır. Bu eleştirel yaklaşımların ilki, marksist düşüncede insanlığın ilerleyişinin kabalaştırıldığı, ekonomik-biyolojik determinizmle...