“….Geleceğin komünistlerin olduğunu engin bir ürküntüyle, bu bunaltıyla kabul etmiştim. -Ah ne yazık!- Demek pek de yanılmamışım… Onların kaba elleri, gönlümde apayrı bir yeri olan güzelim mermer heykellerin hepsini kırıp dökecek; onlar sanatın şairin öylesine tutkun olduğu fantastik oyuncaklarını ve oyun araçlarını paramparça edecekler; benim defne korularımı yerle bir edip, yerine patates ekecekler…” Yukarıdaki alıntıyı...
Bu memlekette, “Bu memleket bizim” demek zor iş. Sadece sahiplenilen memleket şimdilik burjuvazinin iktidarında olduğu ve bu düzenin uzlaşmaz karşıtlıkları sınıfı ve öncüsünü kavgaya çağırdığı için değil; onu sahiplenen “biz”den olma iradesini göstermek de zor olduğu için… Birinci zorluk sınıf mücadelesinin nesnelliğinden kaynaklanıyor ve sosyalistler dün olduğu gibi bugün de kavga davetine yalnızca “kabulümüzdür” diye...
Son yıllarda sinema izleyicisinin beklentileri alabildiğine geri noktalara kaydı. Filmler politikadan uzaklığı ve taşıdığı postmodernlik ölçüsünde beğeni kazanmaya başladı. Teknolojiyi konu edinen veya kendisi teknoloji harikası olan filmler başköşelere yerleşirken, insani ve toplumsal olan öğeler filmlerden ya tamamen çıkarıldı, ya da aşağılandı. Utana sıkıla bir parça sol içerik sıkıştırılarak yapılan filmlerin ise bırakın beğeni görmesini...
Bu yıl Şubat ayında gösterilen bir film bütün sol çevrelerde tartışmalara, dergilerde ve gazetelerde eleştiri yazılarına konu oldu. Avrupa ülkelerinde başarılı bir edebiyat uyarlaması olmaktan öteye gidemeyen bu film Türkiye’de, edebiyat-sinema ilişkisi gibi tartışmaları aşarak politik ve tarihsel boyutlarda ele alındı. Kapitalizmin yüzyılımızın başlarındaki görünümünü ve vahşi sömürüyü hatırlatmanın ne tür tartışmalar açacağını göstermek… Germinal...
Bu sunuşu geçtiğimiz Nisan ayında gerçekleştirmiştim. İnsancıl dergisi yöneticisi arkadaşlarımın sunuşların dergide yayınlamak üzere yazılı hale getirilmesi isteklerini en başından biliyor olmama rağmen sunuşun ertesinde sıcağı sıcağına metni hazırlamayı ihmal ettim. Yoğunluk nedeniyle bu fırsatı ancak Eylül’ün ikinci yansında bulabildim. Elimdeki notlardan ve hafızamda kalan argümanlardan ortaya yukarıdaki metni çıkartabildim. İnsancıl dergisi yöneticileri ve okuyucularından,...
Ahmet Oktay’ı Milliyet gazetesindeki yazılarından tanıyanlar, onu genel olarak muhalif bir söyleme yatkın, moda söylemleri sorgulayıcı bir biçimde ele alan, marksizmle tanışıklığı olan ve kimi yönlerini önemseyen, yine genel olarak toplumsal ilerlemeden yana ve kapitalizmin son yıllarda sunduklarına eleştirel bir açıdan yaklaşabilen, toplumsal-kültürel ile siyasal süreçler arasındaki ilişkiler konusunda az çok sağlıklı kimi fikirlere sahip,...
18. yy bestecisi W. Amadeus Mozart’ın 40. Senfoni’si, belki de bilinen en yaygın sanat ürünlerindendir. Böyle bir etkiyi hakeden nitelikteki bu eser bize sınıf-kültür-sanatçı-sanat ürünü ilişkisi konusunda birçok veriyi de sunar özelliklere sahiptir. Günümüzde pek moda olan “özgünlüğü” ile yoğunlaşarak toplumsal dinamiklerin hareket yasalarının dışına düşen alanların da var olduğu yanılsamaları yüzünden bu eseri örnek...
Türkiye’de, hiçbir zaman tam olarak yaşanamadığından olsa gerek, “aydınlanma” kavramı gündeme sık sık giriyor. En son, kemalizmi yeniden canlandırdığı düşünülen Uğur Mumcu olayı, bu kavramın bazılarınca yeniden öne çıkarılmasına yol açtı. Diğer yandan, bir süredir doğuda yaşanan bir “Kürt aydınlanması”ndan söz ediliyor. Öncelikle yukarıda sözü edilen her iki alanın da bir aydınlanma dinamizmi içermekten son...
“Çağımız teknoloji çağı. Teknolojik devrimin yolaçtığı gelişmeler… Robotlar geliyor, işçiler gidiyor…” Bu beylik ifadelerin ideolojik bombardıman işlevleri dışında fazla bir içerikleri yok elbette. Teknolojik gelişme bu çağa özgü değil, kapitalizmin her döneminde, öncesinde bile vardı. Günümüzün teknolojik gelişmelerinin nelere yolaçtığını elbette kavramak gerekiyor. Ancak bunların işçi sınıfında yolaçacağı tahribata biraz özenli yaklaşmak gerekiyor. Sonuçta geleceğin...
GELENEK: Sayın Fulya Gürses, sizi 1979 yılında yayınlanan Dünya’da ve Türkiye’de Gençlik isimli toplumbilimsel araştırma-inceleme kitabınızdan tanıyoruz. Eşinizle birlikte hazırladığınız bu çalışmanız, Cumhuriyet gazetesi’nin “Yunus Nadi Armağanı” yarışmasında birincilikle ödüllendirilmişti. Yine aynı yıl, Köy-Koop’un düzenlediği “Akın Özdemir Ödülü” yarışmasında Kır Yoksullarının Günümüzdeki Durumu ve Geleceği başlıklı araştırma-incelemenize birincilik ödülü verildi. Geçtiğimiz ay, yeni bir kitabınız...