Hiç düşündünüz mü, Süleyman Demirel’in[1] “vecize”lerinden en ünlüsü “dün dündür, bugün bugündür”, neden “yaşamın diyalektik akışında doğan yeni olgulara”, “değişen somut koşulların analizi sonucu yeni bir siyasal konum ve söyleme” yorulmaz hiç? Bir totoloji örneğidir, yanlışlanamaz, dün gerçekten dündür, bugün de bugün, ama neden, sağcılığın politik manevralarının omurgasızlığına ve aldatmayı maharet bellemiş demagogluğa örnek olarak...
Garip ve sıra dışı günlerden geçiyoruz. Biraz da tekinsiz. Geçmiştekileri andıran ama daha önce hiç yaşanmamış olaylar, durumlarla geçiyor günler. Bir yandan bu sıra dışılık yeni bir tarihin kıyısında olduğumuzu düşündürüyor, bir yandan da yoruyor, bezdiriyor. Umut, heyecan, tedirginlik ve bezginlik iç içe yaşanıyor. Geçtiğimiz ay içinde daha önce benzeri pek yaşanmamış iki olay gündeme...
Sloganlar, öznenin parçası olduğu nesnelliğin üzerine attığı boya gibidir. Boyanın döküldüğü yerde zemine renginizi çalarsınız ve zemin artık eski zemin olmaktan çıkar, sizden de bir renk taşır. Boyanızı bazen bugünün arızalı parçaları üzerine atarsınız, düzeni teşhir etmek için; bazen de döner dünün mücadelelerine, kavramlarına, örneklerine atarsınız boyanızı, onları bugüne taşımak, ‘başka türlüsü mümkün’e işaret etmek...
Tahtını da bahtını da kendi kuran kadınlar: Reel sosyalizm deneyimlerinde kadın eşitlik ve özgürlüğü
Elimizde, Sovyetler Birliği ve Küba ile birlikte, bakmamız gereken oldukça zengin bir deneyim birikimi var. Tekil örnekleri beğenelim beğenmeyelim, sosyalizm döneminde Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nden, Çekoslovakya Sosyalist Cumhuriyeti’ne, Polonya Halk Cumhuriyeti, Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Macaristan Halk Cumhuriyeti hatta Romanya Sosyalist Cumhuriyeti’nde dahi kadının eşitlik ve özgürleşmesi adına verilen mücadele programının incelenmesi ve bu deneyimlerin önemsenmesi gerekiyor....
Reuters Enstitüsü’nün 2020 yılında yaptığı medya güvenilirliğine ilişkin araştırmaya bakılırsa, Türkiye yüzde 55’lik bir oran ile medyaya güvenin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Basın geleneği ve kurumları son derece köklü İngiltere, Fransa gibi gelişmiş kapitalist ülkelerde ise medyaya güvenin şaşırtıcı derecede düşük kaldığı (sırasıyla %20 ve %23) görülüyor.[1] İlk bakışta, bu araştırmada bir...
Küba’da devrimin özgünlüğü üzerine çok şey söylendi. Küba devrimi, gerilla mücadelesine dayalı stratejisiyle Avrupa’daki işçi sınıfı devrimlerinden, kentli işçi sınıfı hareketiyle buluşma becerisiyle Latin Amerika’nın gerilla mücadelelerinden farklılaştı. Fidel ve arkadaşları sosyalist devrim için yola çıkmadılar; Batista’ya ve onun temsil ettiği yolsuzluk, adaletsizlik ve baskı düzenine karşı yurtseverlik bayrağı altında radikal demokratik bir mücadele başlattılar....
Bundan tam yüz elli yıl önce, 1871’de, Fransa’da nesnel koşullar elverişli olmasa da tarih, işçi sınıfının önüne ülkesini korumak için kendisini iktidara taşıma zorunluluğunu koydu. Birkaç darbe taraflısı dışında kimse işçi sınıfı adına iktidarı istemiyordu. Ama imparatorluğa son veren burjuvazi cumhuriyeti üçüncü kez ilan ettiğinde bunu hemen bir teslim anlaşmasıyla taçlandırdı ve bu ağır teslimiyet...
“Robinson, Cuma’yı ‘elde kılıç’ köleleştirdi. Kılıcı nereden aldı? Robinson Crusoe masalının hayalî adalarında bile, şimdiye kadar kılıçların ağaçlarda yetiştiği görülmemiştir.”[1] Türkiye’de karşı-devrimin önündeki en büyük engel ’80 öncesinde solun toplumsal-siyasal planda kazandığı mevzilerdi. Karşı-devrimci enerjinin unsurları, büyüyen Türkiye burjuvazisinin ihtiyaçları ve anti-komünizmin gereksinimleri sayesinde canlı tutuluyor, Türkiye bu sınıfsal dengeler içerisinde devrim ile karşı-devrimin çekiştiği...
Laik sözcüğü için sözlükler “halka ait olan” anlamını veriyor ve kökenini Latince laicus, Yunanca laikos’a dayandırıyor. Ölü bir dil olan Latinceden türemiş dillerde halk sözcüğü bu kökten ayrılmış, ama günümüz Yunancasında laos olarak kullanılıyor. Türkiye laikliğiyle veya Kemalist laiklikle sık sık eşleştirilen Fransız laisizminin şekillenmesine emek verenler arasında bazı Marksistler de sayılır. Bunların başında gelen...
Geçtiğimiz ayın ana gündemlerinden bir tanesi de anayasa tartışmalarıydı. AKP iktidarı “2023 hedefleri” doğrultusunda “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine” uygun ve Türkiye’yi “21. yüzyıldaki yeni hedeflere” hazırlayacak yeni bir anayasa yapılması çağrısı yaptı. Daha doğrusu böyle bir sürece dair bir “kart” açmış oldu. Kart diyoruz çünkü kimileri anayasa başlığının sadece AKP karşıtı düzen-içi muhalefet bloğunu çözmek için...