1980 yılında bütün dünyada Lenin'in doğumunun 110. yılı kutlanmıştı. Dönem, reel sosyalizmin prestij erozyonunun başlamadığı bir dönemdi. Dünyada en çok okunan yazar olması yeryüzünde sınıf mücadelesinin adının anıldığı her yere içkin olması, Vladimir İlyiç'in "devletli" konumunu ortadan kaldırmıyordu. Öyle ya, Lenin düşüncesi arkasındaki koskoca bürokratik mekanizma, tabular ve zorlamalarla ayakta kalmıştı… Marksizm içi tartışmalarda birkaç...
Liberalizm üzerine yapılacak bir incelemeye tarihsel ve kavramsal bir başlangıç noktası seçmek oldukça zor. Ancak iki ana tema üzerinden liberalizm ütopyasının şekillenişine yaklaşmak olanaklı görünüyor: Bir, toplumsal olan ile siyasal olan arasındaki ilişkinin, önüne doğal sıfatı getirilen her türlü ilişki (doğal insan, doğal hukuk vb.) temelinde kuruluşu. İki, buradan hareketle, özel ve kamusal olanın, kapitalizmin...
“Bir nesnenin tarihi olmaksızın o nesneye ilişkin bir kuram olamayacağı gibi, o nesneye ilişkin bir kuram olmaksızın o nesnenin tarihi de olamaz.” N.Çernişevskiy Tarih üzerine bir yöntem çalışması olarak düşündüğüm bu yazıya, öncelikle bir saptamayla başlamak istiyorum. Saptama şu: “Tarihsel geçmiş”in ne olduğu sorunu aynı zamanda “tarihsel bilgi”nin ne olduğu sorunu olarak ele alınmalıdır. Bir...
Uzunca bir süredir Türkiye sol yazında, Marksist teorinin kendi bütünselliği içinde tartışıldığı görülmüyor; görünen, teorinin farklı departmanlarının kendi teorik, pratik sınırları içinde ele alınıp tartışıldığıdır. Tek ülkede sosyalizm, sosyalist demokrasi tartışmaları ilk akla gelenler. Bu tartışmalarda teorik perspektif içerilmiş fakat, ayrıca ortaya konmamıştır. Marksist teori, kendi içinde, inceleme nesneleri farklı soyutlama düzeylerine sahiptir. Bu anlamda...
Teorik kavramlar, soyut genel düşüncelerdir. Düşüncenin kavramlaşması, somutun zenginliğinde değişen içinde değişmeyenin, formda özün açığa çıkmasını sağlarken; bu sürecin kendisi kullanılacak yöntemin kendisi olur. Sonraki aşamalarda kullanılacak bu kavram-lar uygulanacak yöntemin bir argümanı olacaktır. Dolayısıyla yöntem, kavramlaştırmada kendisini gösterirken, varolan kavramların kullanımında da kendisini gösterir. Kavram yönlendirilmiş düşüncedir. Bu haliyle hem gerçekliğin bir öğesi hem...
Bu çalışmanın amacı Marx, Engels ve Lenin’in felsefe üzerine yazdıklarına kısa bir bakış. Böyle bir yazı değişik şekillerde yazılabilir. Akademik yönün ağır bastığı ama buna karşın, akademik titizlik nedeniyle, siyasal yönünü törpülenmesiyle ya da siyasal uzantıları vurgulamak adına “alt yapı üst yapıyı belirler” sınırlarını aşamayan ve vulgarizasyonlardan korunmadan… Bunların dışında bir yol daha var: Akademik...
İdeoloji ve siyaset, Marksist teoriye ilişkin tartışmalarda özellikle ilgi toplayan alan haline geldi. Gramsci’nin “keşfedilmesi” ve Althusser’in çalışmaları, Avrupa’da tartışmaların odak noktasını oluşturdu. Siyaset ve ideoloji ile doğrudan bağlantılı bir üçüncüsünü, “kapitalist devlet”i de katınca, üstyapı olarak tanımlanan alan büyük ölçüde dolmuş oluyor. Devlete ilişkin tartışmalarda Miliband, Laclau, Poulantzas gibi isimler öne çıkıyor. Böylece, ayrıntılı...
İçeriği henüz belirlenmemiş bir “Yeni Düşünce Tarzı” kavramı var. Bilimcisinden politikacısına kadar, apayrı konuları ve nesneleri olan insanlar, karşılarına çıkan ve çözmekte zorluk çektikleri sorunları ancak “yeni bir düşünce ya da yaklaşım tarzı” olursa çözebileceklerini, giderek daha yoğun biçimde ifade ediyorlar. Bu aynı zamanda, insanların nitelikçe farklı ve eski yaklaşım biçimleriyle çözemeyecekleri yepyeni sorunlarla karşılaştıkları...
Marksist teoride bir bunalımdan söz ediliyor. Kimileri bu durumu işçi hareketinin buhranına, üretici güçlerin gelişimiyle sınıf çelişkilerinin gelişmesi ardındaki bağın kopmasına bağlıyor. Kimileri ise aynı buhranı, Marksist teorinin doğum yerinde, Batıda, teorisyenlerin toplumsal perspektif yaratamama durumuyla karşı karşıya kalmalarına ve işçi sınıfı pratiği ile sosyalist teori arasında gittikçe artan kopuklukla (teori -pratik kopukluğu) açıklamaya çalışıyor....
Tarihsel birikimin nesnesi olarak bakıldığında insan, yüzyıllardır bir gelişme sürecini yaşıyor. Genel gelişim sürecinin bir parçası, belki de özü olarak insan "düşünmeyi" arıyor, düşünmeyi öğrenmek istiyor: Koşullar oluştukça ya da bu koşulları kendisi yaratabildikçe… Hiç kuşku yok: İnsan, düşünmeyi öğrenmeye yetenekli bir varlık. Düşünce tarihine büyük katkıları olanlar " insan kendinin bilincine varabilen bir varlıktır"...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×