İşçi sınıfı ve onun kesimleri üzerine yapılan çalışmalara Haziran ile yeniden bir canlanma geldiği gözüküyor. Canlanma, kelime anlamı itibariyle, başta, olumlu gibi gözüküyor; fakat beraberinde getirdiği belirsizlik ve kirlilik, netlikten ziyade sınıftan uzaklaşmaya kapı aralayan bir muğlaklığa varıyor. Sevimsizlik, analizlerin köşelerine iliştirilmiş liberal darbeler ile Marksizmin sınırlarına dahil edilmesi mümkün olmayan yöntemlerin, kavramların bol keseden...
Anayasa tartışmaları, zaman zaman arka sıralara düşmüş gibi görünse de, son birkaç yıldır Türkiye’nin gündemindeki yerini koruyor. Ancak bir yanıyla teknik ve disipliner bir tartışma olması ve siyasal iktidarın da konunun bu yönünü öne çıkarmaya çalışması nedeniyle, anayasa tartışmalarının genelde yeni yasaların yazımı, farklı taslakların karşılaştırılması ya da anayasada ifade edilecek temel konuların saptanması gibi...
Giriş Klasik düşünce, çalışma ve özel mülkiyete odaklı bir insan hakları söylemine sahiptir. Bahsedilen haklar ise “doğa yasaları” çerçevesinde korunmaya alınmıştır diyebiliriz. Doğa yasalarında bir yandan “çalışma”nın doğal bir gereklilik olduğuna vurgu yapılırken, öte yandan yaratılan değere çalışan kişinin sahip olması için de “mülkiyet hakkının” kutsallığının altı çizilmektedir. Bir başka deyişle çalışma özgürlüğü mülkiyet sahipliğiyle...
“Mekân üzerindeki hâkimiyet günlük hayat içinde ve üzerinde toplumsal iktidar kurmanın  temel ve kapsayıcı bir kaynağı”dır.     Kapitalizm, başlangıcı 1970li yıllarda yaşadığı krize ve krizin sonuçlarına bağlanabilecek bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Aradan geçen süre zarfında sistem, piyasa mantığının önündeki her türlü (ekonomik, siyasal, hukusal, toplumsal) engeli ortadan kaldırma, birikim ve dolaşım süreçlerinin pürüzsüz işlemesini...
Marksizmin ulusal sorunu nasıl kavradığını düşündüğümüzde aklımıza Lenin ve Stalin’in geliyor olması, tarihin bir hayli darwinist olmasından mı kaynaklanıyor? Tarihten bahsederken  “güçlülük” ile “haklılık” arasında öyle ya da böyle oluşmuş bir bağ olduğunu kabul edebiliriz; ancak işin içine teori girince, her şey bu kadar “gri” mi olmalı? Ortada en hafif deyişle bir sorun olduğu hemen...
“Size bahşedilenle mutlu olmasını bilin. İşiniz cepte. Aile çevrenizden dışarı adımınızı atmayın, hep ana-babanızla, karınızla ve çocuklarınızla kalın. Evin idaresiyle ve eğitimle ilgili meseleleri düşünün. Sizin hayat felsefeniz bu olmalı; zira böyle yaparak uzun süre mutlu olursunuz. Memleket meselelerine gelince, nefesinizi boşuna tüketmeyin. Memleket meseleleri çok zaman ve bütün işçilerin koşullarını kavrayacak çok keskin bir...
Yeşilçam filmlerinin bilindik parodisidir. Filmin istenmeyen karakteri, varlığının hiç önemsenmediği, hatta açık açık istenmediği bir ortamdan ayrılırken, geride kalanlara tehditkar edalarla seslenir: “Gidiyorum bak, bak gidiyorum, giderim bak, vallahi gidiyorum, çok üzülürsünüz sonra, gidiyorum bak, bak giderim”. Kal diyen çıkmaz. Ama o gitmez, gidemez bir türlü.   Bu sahnede trajik olan ise, istenmeyen karakterin işe...
21 Mart 2010’da TKP ve Yurtsever Cephe İşçi Birliği üyesi 640 işçi delege bir araya gelerek sınıf dostlarına aşağıdaki çağrıyı yapmaya karar vermiştir. 1.   Türkiye işçi sınıfı ağır bir saldırı altındadır. Örgütsüzleştirilmiş ve geçen yüzyılda mücadele ederek kazandığı hakları tek tek kaybetmiştir. Üstelik emeğin köleleştirilmesine özellikle AKP iktidarında hızlanan egemenliğin ve bağımsızlığın emperyalizme teslim edilmesi...
İnsanlığın büyük projelerinden Aydınlanma, her şeyi çözmek üzere yola çıkmıştı. İnsanoğlu yüzlerce yıldır süren ilahi güçlere olan teslimiyetine son verecekti. Kendi kaderini eline almak için yola çıkan insan, aslında dinin devrini tamamlamasını bekliyordu. En heyecanlı aydınlanmacılar Tanrının sonsuz iktidarının sonunun geldiğine inanıyorlardı; başka bir deyişle, Tanrı da artık insanların katına inmiş ve bu dünyada süren...
Türkiye’nin bir dönüşümden geçirildiğini uzun süredir yazıyoruz. Siyasi, ekonomik, askeri ve ideolojik düzlemlerin hepsinde bir yeniden yapılandırma süreci işliyor. Kavgayı yürüten aktörler de, kavgayı kendi bulundukları konumdan meşrulaştırmak için yoğunlaştırılmış bir ideolojik mücadele verme ihtiyacı duyuyorlar. Dileyen, kutsal kitapların vazgeçilmez hikayelerinden Habil ile Kabil’i veya İbrahim ile oğlu İsmail’in hikayesini aklına getirebilir. Kurulacak benzerlikleri abartmamak...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×