Kitle ikna silahları I: Kissinger’dan Korona Günlerine

“Kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin Komünistleşmesini neden öylece durup izlememiz gerektiğini anlamıyorum.” ― Henry Kissinger Yüzyıla yaklaşan ömrünün sonuna doğru şu güzide sözlerinin bir komünist partinin yayın organına taşındığını görseydi bunaması varsa bile kesin toparlardı. Gerçi bu sözleri sarfettiği dönemin yani “soğuk savaş”ın[1] kazananı, kendisinin de aktif militanı olduğu cepheydi ama yine de nereden baksak…

Devamı...

Brecht – Berio – Eco Üçgeni: Açıklık ve Politika Nerede Kesişir?

İtalyan besteci Luciano Berio (1925-2003), kadın sesi ve büyük orkestra için bestelediği Epifaniler’de 20. yüzyıl Avrupası’nın hem yeni sanat anlayışının hem de modern hayatının bir dökümünü -ve de “açık” bir yorumunu- sunan metinlerden yararlanır. Yapıtını şöyle açıklamaya başlar besteci: 1959’dan 1961’e kadar besteleyip 1965’te yeniden gözden geçirdiğim Epifaniler, yedi orkestral parçadan oluşan bir dizinin beş…

Devamı...

Zor zamanlar üzerine

Komünist partilerin tarihi ile ilgili yazılıp çizilenler, akademik çalışmalar, anı, günce, anekdot, biyografi ve otobiyografiler, hatta kurgu eserlerden oluşan bir derya. Bir bölümü devrimciler tarafından yazılmış, bir bölümü karşıdevrimciler tarafından. Yirminci yüzyılda dünya ölçeğinde komünist partilerin durumunu sadece yüzeysel şekilde düşünecek olursak, aklımıza birçok metnin gün ışığına çıkmadığı uzun süreli illegal dönemler olduğu kadar, resmi…

Devamı...

Sahte umutlar üzerine

Stalin ’46 yılındaki bir görüşmesinde kendisine “Sizce ABD’nin atom bombası tekeli dünya barışını tehdit ediyor mu?” diye soran gazeteciye “Atom bombası zayıf sinirlileri korkutmak içindir” yanıtını verir.[1] Zamanlaması ve mesajı bakımında ilginç olan bu görüşmede Stalin’in verdiği yanıtı bugün yine ilginç bir yer değiştirmeyle okumak mümkündür. Aslında görüşmeden çok bu özel yanıtın kendisi büyük önem…

Devamı...

Engels’in tasaları ya da Das Problem Des Engels Problems!

Dünya tekrarlarla dolu. Ama tekrarlar geniş bir zaman aralığı içinde dönüp durduğu için ortada bir tekrar olduğu da öyle kolayca farkedilemiyor. Hatta araya o kadar çok zaman giriyor ki tekrarlayan bir durum ya da düşünce yeni zannedilebiliyor, yeni olarak sunulabiliyor. Zaten “yeni” olanın her halükârda alıcısı da bol. En az bir 10 yıl durumu idare…

Devamı...

Engels’e saldırmanın kaynağındaki ‘ayakları yerden kesme’ arzusu

Engels’in Marksizme katkılarının da, Marksizm karşıtlarının ona saldırı nedenlerinin de tamamını tek bir yazıda işlemek mümkün değil. Böyle bir çaba, olsa olsa bir “listeleme” niteliği taşır ve ister istemez önemli olana odaklanmayı ve derinleşmeyi engelleyecek bir yöntemle yazılmış olur. Oysa Engels’in Marksizme olan katkılarına yönelik saldırılar o henüz hayattayken başlıyor ve bu saldırılarda belirli bir…

Devamı...

“Engels’in Marksizmi” diye bir şey mi var?

Bir teknoloji müzesindeyim, diyordum kendi kendime; hiçbir karanlık yanı yok bunun, belki biraz donuk, ama zararsız bir ölüler ülkesi. Müzeleri bilirsin, La Jaconde’un bugüne dek hiç kimseyi yuttuğu görülmemiştir. Watt’ın makinesiyse beni hiç yutmazdı; olsa olsa Ossiancı ve neo-gotik soyluları korkutabilir o. Umberto Eco, Foucault Sarkacı Anahtarı olmadan Filozofların Gül Bahçesi’ne girmeye çalışan kişi, ayakları…

Devamı...

Engels: İlk Yoldaş*

Hakkında sayısız şey söylenebilir, ki söylendi. Hakkında ciltlerce kitap yazılabilir, ki yazıldı. O yüzden, ve kaçınılmaz olarak, insanlık tarihine damga vurmuş, dolu dolu bir yaşam sürmüş her büyük kişiliğe dair birşeyler yazmak isteyen herkesin karşı karşıya kaldığı soruyla biz de muhatabız: Hangi yönünü anlatmalı? Neresinden tutmalı? Yanıtımın kişisel, ve biraz da duygusal olduğunu itiraf etmeliyim….

Devamı...

İşini sevmemenin dayanılmaz hafifliği

TKP’nin yüzüncü yılına Birikim dergisi de “kuruluş yıldönümü” başlığı atılmış bir dosyayla değindi: İki söyleşi ve bir makale. Katkıcıların en ünlüsü Mete Tunçay. Ahmet Kardam diğer söyleşinin konuğu. Canan Özcan ise Atılım dönemi üstüne bir makale yazmış… Aşağıda yalnızca Mete Tunçay hakkında yazacağım. Başlığı koyarken de gözümün önüne gelen kişi odur! 1990’ların başında Sol Kemalizme Bakıyor[1]diye bir röportaj-kitap…

Devamı...

Cumhuriyet’in edebiyatı, edebiyatın Cumhuriyet’i: Yakın dönem için bir muhasebe

Stendhal “Roman, yol boyunca gezdirilen bir aynadır” dediğinden bu yana yaşamın gerçekliğine temas etmeyen, toplumsal olaylardan etkilenmeyen bir yapıtın “kalıcılığını” daha çok sorgular olduk. 19. yy.’da zirve yapan roman türü açısından köprünün altından çok sular akmasına karşın, edebiyatın toplumsal bağlamından koparılamayacağı, yazarın içine doğduğu toplumun ürünü ve onun aynı zamanda değiştiricisi olduğu düşüncesi geçerliğini korumaya…

Devamı...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×