Türkiye komünist hareketinin tarihinde önemli eksikliklerden biri teorisyene sahip olmayışıdır denebilir. Komünist hareket önemli stratejistlere ya da siyaset adamlarına sahip olmuştur ancak teoriyi yeniden üretmek ve ideolojik girdiler yapmak konusunda fazla yaratıcı olamamıştır. Bu nedenle 1990’lara gelinceye kadar komünist hareketin liderlerinin geride bıraktığı önemli bir yazılı külliyat olduğu söylenemez. Mustafa Suphi bu açıdan bir istisna...
28 Ocak’ı 29 Ocak’a bağlayan gece katledilerek Karadeniz’in azgın sularına atılan Mustafa Suphi ve 15 yoldaşımızı anmak üzere Sultan Galiyev’in Sovyet gazetesi Ulusların Yaşamı’nda* 16 Ağustos 1921 tarihinde çıkan makalesinin çevirisini yayımlıyoruz. Makale, Mustafa Suphi’nin Ekim Devrimi sonrası Rusya’daki mücadelesine odaklanmaktadır. Galiyev, Suphi’nin Müslüman nüfusun ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelerde Sovyet iktidarının kurulması ve sosyalist düşüncenin yaygınlaşması...
Avni Erakalın, eski kuşaklar için olağan olan tarih karışıklığı ihtimali ile birlikte, 28 Ağustos 1925 tarihinde dünyaya gelmiştir. Eski İstanbullu sanatçı ve emekçi bir ailenin çocuğu olarak çok küçük yaşlardan itibaren işçi olan Erakalın’ın bir işçi önderi olarak sivrileceği, “gerçek” işçilik hayatı 1949 yıllında başlar. 1951’de İstanbul Tekstil ve Örme Sanayii İşçileri Sendikası’nda şube sekreterliği...
Şoför İdris’in şoförlüğünün kaynaklarında taksicilik yapması vardır tabii. Kendisi şoförlük mesleğini partiye para kazanmak için yaptığını söylerdi. Şoför sıfatının komünist anlamına geldiği başka örnek var mıdır? Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) işçi örgütlenmesinde bir önemli kol Balkan göçmeni tütün işçileridir. İdris’in kökeni de Bulgar Makedonyası, Nevrakop kentidir. Savaşlar ve göçler, çocuk yaşında İstanbul işçi sınıfının saflarına...
Gelenek Rasih Nuri İleri’yi ölümünün birinci yılında 1946 sendikacılığı üstüne bir yazısıyla anıyor. İleri’nin bu makalesi 1946 komünist işçi hareketi çıkışı üstüne erken değerlendirmelerden biridir ve Türkiye emek tarihi çalışmalarının vazgeçilmez kaynaklarından biri olduğu gibi işçi sınıfı mücadelemizin de temel belgelerinden biri sayılmalıdır. Emek tarihinin kaynak ve belge sorunları dramatiktir Türkiye’de. Kuşkusuz tarihçiliğin ve özel...
Bilindiği gibi Türkiye’de sendikacılık Sadi Irmak’ın Çalışma Bakanlığı sırasında, 20 Şubat 1947 günü kabul edilen Kanun ile resmen başlamış bulunmaktadır. Oysa asıl sendikacılığımız fiilen 1946 yılında yerden fışkırırcasına doğmuş, gelişmiştir. Çok partili döneme geçişimizin gereksinimleri bazı kanun değişiklikleri gerektirmişti. 1938 tarihli ve 3512 sayılı eski Cemiyetler Kanunu’nun 9. uncu maddesine göre: “Aile, cemaat, ırk, cins...
Türkiye komünist hareketi, işçi sınıfı lehine olduğunu söyleyemeyeceğimiz verili güçler dengesi hesaba katıldığında, olgunlaşmış bir stratejiye sahip olabilir mi? Sözünü ettiğimiz, tanımlanmış bir hedef doğrultusunda hazırlanan, güncel gelişmelere dirençli, kalıcı bir yol haritası. O halde, daha hemen başta hedefi nasıl belirlediğimize açıklık getirmek durumundayız. Nihayetinde, bir komünist partisi için mücadele, kesintili-sıçramalı bir süreç olduğu oranda,...
Gelenek’in bir önceki sayısında yeniden basılan aynı başlıklı yazı, on beş yıl önce alaycı bir tepkiyle karşılanmış ve oldukça tuhaf yanıtlara, yorumlara konu olmuştu. Tuhaf diyorum, çünkü kapsam ve gerekçelendirme kısmı değil, yazının üslubu ve öngörü kısımları öne çıkarılmış, “Yaşanılan ayrışma temelinde birlik ve ayrılığa dair fikirlerini dile getiren bir parti üyesinden ziyade eski zamanlardan...
Otorite sahibi, önsel olarak güven duyulan bir merkezin varlığı… Kararların bir kez alındıktan sonra bütün parti örgüt ve üyeleri için bağlayıcı olması… Ne gerek var diye sorulabilir. Örneğin, Merkez Komite’nin otoritesi, güvenilirliği her defasında yeniden sınansın, yeniden kanıtlansın denebilir. Daha iyisi, Merkez Komite, atacağı her adımda partinin bütününün sesini dinlesin. Kararlar bağlayıcı olsun ama bu...
Gelenek, yaratılması sürdüğü sürece vardır.   Engels, Komünist Parti Manifestosu’nun 1890 tarihli Almanca baskısının önsözünde Manifesto’ya yayımlandığı dönemde neden “sosyalist manifesto” demediklerini kendilerini ütopik sosyalistlerden ayırma gayreti ile açıklıyor. Sosyalizm yerine komünizmi ön plana çıkarmalarının bir diğer nedeni, dönemin komünizm algısının, kaba da olsa işçi sınıfı hareketi arasında sosyalizm ile mukayese edildiğinde daha revaçta olmasıdır....
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×