Gelenek’in bu sayısında komünist hareketin strateji sorununa odaklanıyoruz. Tüm dünyada etkisini derinden hissettiren ve artık yalnızca iktisadî sıfatı ile nitelendirilmesi mümkün olmayan bunalım ile Türkiye’nin hızla içine yuvarlanmakta olduğu siyasal kriz, bu sorunu ciddiyetle ele almayı gerektiriyor. Esas meselemiz, Türkiye’de ve dünyada komünist siyasetin bu krize anlamlı bir yanıt üretebilip üretemeyeceğidir. Bir diğer değişle, “hareketimizin...
Egemen sınıflar, sağlıklarında büyük devrimcileri ardı arkası gelmez kıyıcılıklarla ödüllendirirler; öğretilerini, en vahşi düşmanlık, en koyu kin, en taşkın yalan ve karaçalma kampanyalarıyla karşılarlar. Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsız ikonlar durumuna getirmeye, söz uygun düşerse, azizleştirmeye, ezilen sınıfları “teselli etmek” ve onları aldatmak için adlarını bir hâle ile süslemeye çalışırlar. Böylelikle, devrimci öğretileri içeriğinden yoksunlaştırılır,...
2005’ten bu yana Yurtsever Cephe’nin ve Sol Cephe’nin çok sayıda yerel toplantısına katıldık, hemen her toplantıda daha önce pek tanımadığımız orta yaşta bir erkek katılımcı söz alır ve cephenin ne olup ne olmadığına ilişkin kısa bir tarihçeyi bir tebliğ olarak sunardı. Bu zorunlu kısmın, eksik ve yanlışları bir yana bir kez bile toplantının önünü açtığına...
Sovyetler Birliği’nin II. Dünya Savaşı’nı kazanması ve emperyalizm ile sosyalizm arasında Soğuk Savaş’ın başlamasından bu yana ideoloji, marksist veya marksizmden beslenen sol cenahta üzerinde en fazla düşünce üretilen konu olageldi. Sovyetler Birliği devrim mücadelesini dünyanın ideoloji üretim merkezi olan Batı Avrupa’nın içine taşımak için gereken teorik gelişkinliği gösteremedikçe bu coğrafyanın sol ideologları giderek savrulmaya başladılar....
Kısa sayılamayacak bir süredir, Türkiye’de bir dönemin kapandığından bahsediliyor. İktidar partisinin en yetkili ağızlarından birçok kez, hem de birbirinden farklı benzetmelerle duyuruldu bu kapanış: yüz yıllık parantezi kapatacaklarından bahsettiler örneğin; Sykes-Picot ile başlayan tarihin bir arıza olduğunu söylediler, kendilerinin ise birer restoratör… Her benzetme, artık dikiş tutmayan bir emperyalist statükoyla birlikte barutunu çoktan tüketmiş Cumhuriyet’e...
Bu yazı üzerine kafa yorduğum günlerde yakın bir arkadaşımın bir sosyal medya mecrasında, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde öğrenciyken, geçer not almak için Franco rejimini “askeri-merkezi otoriter” diye tanımladıklarını söyleyip, bölümdeki marksist hocaların biçimselciliğinden yakınmasına rast geldim. Benzer bir biçimselciliğin ve rejimin adını koyamama sorununun siyasi ve akademik kulvarlarıyla genel olarak Türkiye solu,...
1980 sonrasından günümüze uzanan süreç, Sovyet deneyimi ve sosyalist hareketin başarısızlıkları ile paralel şekilde büyüyen ve insanlığın üzerine çöken kuşatılmışlık ve havasızlık duygusu ile kendini hissettirir. İnançsız sosyalist, aklından sildiği diyalektik kavrayışın yokluğunda, tarihin gerilim-çözülüş sarmallarını unutmuş, “realist” bakışı ile geçmiş sıçramaları arızi olaylar olarak görme eğilimine kapılmıştır. Ona göre aynı ırmakta iki kere yıkanılmaz...
“Tarihsel gücün bir zaferiydi bu. Mücadele içinde tek çizgi geçerli olabilirdi, strateji sadece bir yöne doğru olabilirdi. Ahlak kavramının politikada insanlar arası ilişkide olduğundan başka ölçüyle değerlendirilmesi gerekiyordu, burada gidilecek yolu belirleyen şey, duygular değil yararlılık derecesiydi.” Direnmenin Estetiği, Peter Weiss     Tarihinin en büyük katılımlı ve yaygın ayaklanmasını geride bırakan Türkiye’de, toplumsal rahatsızlığın...
Leninist parti merkeziyetçidir. Aynı zamanda demokratik değil midir? Buradan başlayalım. Komünist partilerin işleyişi çoklukla, hatta neredeyse bir kural olarak “demokratik merkeziyetçilik”le tanımlanır. Çift yönlü bir akış söz konusudur burada. Yukarıdan bastıran merkeziyetçiliği, aşağıdan gelen demokratiklik karşılar son tahlilde. Azınlığın çoğunluk kararına uyması, kurulların aşağıdan yukarıya seçimle belirlenmesi, üst organların kararının bağlayıcı olması gibi temel unsurları...
Gelenek’in bir önceki sayısında yeniden basılan aynı başlıklı yazı, on beş yıl önce alaycı bir tepkiyle karşılanmış ve oldukça tuhaf yanıtlara, yorumlara konu olmuştu. Tuhaf diyorum, çünkü kapsam ve gerekçelendirme kısmı değil, yazının üslubu ve öngörü kısımları öne çıkarılmış, “Yaşanılan ayrışma temelinde birlik ve ayrılığa dair fikirlerini dile getiren bir parti üyesinden ziyade eski zamanlardan...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×