Sosyalist Politika’nın (SP) yayınladığı son bülten, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ile bir yol ayrımına geldiğinizi gösteriyor. Bu konumunuzun gerekçelerini de aynı bültende açıklıyorsunuz. Sizce ÖDP neden başarısız oldu? Sosyalist Politika yaklaşık 6 yıl ÖDP’de yeraldı. Kuruluş döneminde ÖDP’de yeralırken birkaç tespiti vardı. Bir kere, Türkiye’de sosyalist solun verili an için mümkün olan en geniş...
“Bunlar iyi teori yaparlar; ama işte o kadar.” Bu; övgü müydü, sövgü müydü kestirememiştik. Sonra yıllar geçti, bize yaşamın başka alanlarında şans tanımayanlar dost meclislerinde yine bizim için “eskiden ne güzel yazıp çizerlerdi” demeye başladılar. Buna da üzülmek mi gerekiyordu? Gelenek yakında 8. yaşına basacak. Aradan geçen süre içinde, bu kitap dizisine katkıda bulunanlar giderek...
1993 yılı sonlarında bütün göstergeler, Türkiye kapitalizminin gerçekten bir duvara gelip dayandığına işaret ediyor. Burjuvazi, geleneksel politikalarının bir bölümünü rafa kaldırarak bu duvarı zorlama niyetindedir. Rafa kaldırılmak istenen politikalar, onyıllar boyunca, düzenin sürdürülmesi adına kullanılan temel araçlar olmuşlardı. Bugün büyük bir kambur olarak görülüyorlar. Ekonomi-politika alanındaki yeni yönelimlerin, mevcut kimi dengeleri altüst etmemesi mümkün değildir....
Sosyalist hareketin önündeki temel sorunun her yeni evrede baştan tanımlanması gerekiyor. Hareketin bugünkü temel sorunu, gelişkin marksist düşünce ile siyasal pratik arasında buluşma alanları yaratılmasıyla ilgilidir. “Sosyalist hareketin sorunu” dendiğinde, akla hiç kuşkusuz başka birçok başlık gelecektir. Kimisi “birlik” diyecektir, kimisi “kitleselleşme”. Teoride yeniden yapılanmayı ve bir tür teorik açılımı temel sorun olarak görenler de...
Türkiye sosyalist hareketinin, 60’ların sonundan 80’lerin ortasına kadar uzanan döneminin irdelenmesinde iki temel çizginin belirleyiciliğinden söz etmek, gerçekten anlamlı olabilir. Kökeni önce TKP’ye, sonra 61-71 TİP’ine dayanan “partili gelenek” ile ’60’lar sonunda uç veren “hareket geleneği”nin iki ana eksen sayılması, sosyalist harekette yaklaşık 15 yıllık bir tarih kesidinin anlamlı bir çerçeveye oturtulması açısından yararlı işlevler...
Kimler tarafından ne zaman ve hangi gerekçelerle verildikleri pek bilinmeyen bazı yargılar toplumda çok tutulup benimsenebilirler. Örneğin takımını motive etme konusunda Türkiye’de Mustafa Denizli’nin eline su dökecek teknik adam olmadığını, artık futbolla ilgilenmeyenler bile duymuştur. Bedri Baykam’ın ressamlığını kimse bilmese bile, adamın “çağdaşlık simgesi” olduğunu cümle alem öğrenmiştir. ANAP’lı Bülent Akarcalı’nın tam tamına bir “batı...
Sosyalizmi hedef alan uluslararası ideolojik saldırı, iki ana noktada yoğunlaştı. Bunlardan birincisinde, sınıf mücadelesinin tarihe karıştığı ya da en azından belirleyici olmaktan çıktığı ileri sürülüyordu. İkinci başlık altında ise, artık bütün ideolojilerin ömürlerini doldurdukları ilan ediliyordu. Kısacası, sosyalistler takkelerini önlerine koyup bu “muazzam” değişimleri iyice bir değerlendirmeliydiler… Bu saldırı, soldan pek çok insan devşirdi. Sovyetler...
Marksizm ile devrimcilik arasındaki ilişki ve geçişmeler, oldukça ilginç bir çözümleme alanı oluşturur. 1800’lerin ortalarından bu yana, marksizm ile tarihsel döneme ve yerelliğe özgü çeşitlilikler gösteren bir kategori olarak devrimcilik arasındaki ilişkiler oldukça ilginç bir süreç izlemiştir. Bu konuda çok şeyler yazılıp söylenebilir. Benim amacım ise, konunun bugünün Türkiyesi açısından dikkat çeken bir yanına değinip...
Ortada bir mücadele ve çözüm kararlılığı olduğu sürece, Türkiye sosyalist hareketinin sorunlarının hiç çekinmeden deşilmesi kimseyi ürkütmemelidir. Zaman zaman kulağa acı da gelse, böyle bir gerçekçiliğe ihtiyacımız var. Artık önemli bir dönemece gelindi. Bundan böyle hareketin sürükleyiciliğini, değişik sol kuşakların yeni motivasyonlarla belirlenen birliktelikleri yapacaktır. Bu, yeniden belirlenen kararlılıkların yalın, zaman zaman da acımasız gerçeklikler...
“Te quiero… İşlerimizin yoğunluğundan ne zamandır gece birlikte bir yere çıkamıyorduk. ‘Hep iş hep iş… Artık beraber olamıyoruz…’ diyordu. ‘Hadi Klassis’e dedim…’ Şaşırdı… Önce harika bir akşam yemeği yemiş, ardından lobideki bara uğramıştık. Şovlara bayıldı. Latin müziğinin canlı ritminde ise kıpır kıpırdı. Baktım yerinde duramıyor, kolundan tuttuğum gibi piste… Meğer ne kadar güzel dans edermiş....