Savaş Sarı ile Söyleşi: Doğal afetler ve ortaya çıkan yıkıcı sonuçları neyi gösteriyor?

Türkiye doğal afetlere yabancı bir ülke değil. Başta depremler birçok büyük doğal afet yaşanmış ve yaşanmaya da devam ediyor ülkemizde. Son yıllarda doğal afetlerin sıklığındaki artış ve sonrasında ortaya çıkan ağır sonuçlarla birlikte ise Türkiye’de birbiri ile ilişkili bir dizi konunun yeniden yoğun olarak tartışılmaya başlandığını gözlemliyoruz. Doğal afetler ve bunların yıkıcı sonuçları hakkında biz…

Devamı...

Fatih Yaşlı ile söyleşi: Karşı-devrim ve derin devlet üzerine

Geçtiğimiz ay içinde mafya lideri, “ülkücü” Sedat Peker’in “açıklamaları” çok konuşuldu. AKP iktidarının sonunu geldiği bile düşünüldü, yazıldı. Ancak Türkiye’de karşı-devrimci yığınağın kirleri yakın zamanın sorunu değil. Keza Peker’in açıklamaları günümüzün iktidara yakın sermayedarlarına dokunsa da Susurluk süreci ve hatta öncesine kadar uzanıyordu. Türkiye’de karşı-devrim çete düzeni, yağma ve devleti sermaye için işçi sınıfına karşı…

Devamı...

Sorunların devleti ve devletin sorunları

“Bugün İtalya ve Almanya’yı yönetenleri düşününce, Al Capone bunların yanında beyefendi kalır.” diyordu Upton Sinclair.[1] Şikago Mezbahaları’nın yazarı, faşizmi “kapitalizm + cinayet” olarak tarif ederken, vahşetin kapitalist düzenin temel karakteri olduğunu unutuyor olamazdı. Nitekim, faşizm devlet olarak haritadan silindiğinde faşistleri yeni görevlerinde işlevlendirme rolü ABD’ye düştü. Klaus Barbie, “hepsi bir arada” denebilecek türden bir karakterdi,…

Devamı...

Soğuk Savaş ve sosyalizmin kadın cephesi

Soğuk Savaş, genel olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD ve Sovyetler Birliği merkezli iki kampın[1] birbirleri ile direk askeri çatışmalar yerine politik, iktisadi, ideolojik, kültürel, teknoloji gibi farklı alanlarda mücadele etmesi olarak tanımlanabilir. Çoğu zaman ihmal edilen, hatta unutturulmaya çalışılan bu mücadele alanlarından bir tanesi de kadın meselesidir.  Reel sosyalizm sürecinde, sosyalist ülkeler kadın başlığında kadın…

Devamı...

İrlanda: Hayali bir cennet mi, sömürünün ve ırkçılığın toplumu kemirdiği bir kapitalizm mi?

Bir gazetecinin kendisini şanslı kabul edebilmesi için kaos dönemlerinde coğrafi olarak nerede konumlandığına bakması gerekir. Konuyu sadece gazetecilik alanına sıkıştırmayalım. Sosyal bilimler alanında çalışan iyi bir araştırmacı için de aynı olgu geçerli ve önemlidir. Burada, temel bir önyargıyı öncelikle aşalım. Sosyal bilimler ya da genel olarak toplumsal araştırmalar sanıldığının aksine sadece kitap okuyarak ve bilgisayar…

Devamı...

Söyleşi: Alper Birdal’la “Hegemonya Bunalımı ve Çin” kitabı üzerine

Alper Birdal’ın yeni kitabı Hegemonya Bunalımı ve Çin: Emperyalizmin Krizi, Uluslararası Değer Zincirleri ve Çin’in Yükselişi geçtiğimiz hafta Yazılama Yayınları tarafından yayınlandı. Kitapta ABD, Almanya ve Çin’de yerleşik olan sanayi sermayesinin birbirine bağımlılığı ve Çin’in kısmen bu bağımlılık kanalıyla büyük bir ekonomik güç haline gelmesi ile emperyalist sistemde süren hegemonya krizi arasındaki ilişki ele alınıyor. Alper Birdal’la,…

Devamı...

Emperyalist hiyerarşi, işbölümü ve rekabetin güncel durumuna dair kimi notlar

Bu yazı iki amaçla kaleme alınıyor. Bunlardan birincisi, Alper Birdal’ın kısa süre içerisinde okura ulaşacak olan Hegemonya Bunalımı ve Çin: Emperyalizmin Krizi, Uluslararası Değer Zincirleri ve Çin’in Yükselişi başlıklı kitabının[1] tanıtımını yapmak. Bu olağanüstü eseri henüz basılmadan okuma fırsatı buldum ve Birdal’ın büyük bir emekle gerçekleştirdiği Marksist-Leninist analizin, emperyalizmin günümüzde derin bir bunalıma dönüşmüş olan…

Devamı...

İnsan haklarının jeosemiyotiği

Hukuk, sosyal adalete hiç sahip olmamış halklar için aynı değildir. Verili bir yerdeki nesnel koşullar, orada ne kadar ‘‘uzman kuruluş’’ faaliyet gösteriyor olursa olsun, insan hakları konusundaki farkındalık ve uygulama derecesini belirler. Okuma yazma bilmemenin, açlığın, işsizliğin ve sağlıksızlığın hüküm sürdüğü bir yerde İnsan Hakları Sözleşmesi ne anlama gelir? Az ya da hiç! İnsanlık tarafından…

Devamı...

Medyada merkezin tasfiyesi ve basın emekçisi kimliği

Reuters Enstitüsü’nün 2020 yılında yaptığı medya güvenilirliğine ilişkin araştırmaya bakılırsa, Türkiye yüzde 55’lik bir oran ile medyaya güvenin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Basın geleneği ve kurumları son derece köklü İngiltere, Fransa gibi gelişmiş kapitalist ülkelerde ise medyaya güvenin şaşırtıcı derecede düşük kaldığı (sırasıyla %20 ve %23) görülüyor.[1] İlk bakışta, bu araştırmada bir…

Devamı...

Napolyon ve Bismarck’ın Avrupası’nda savaş ve devrimin izleri

“Ama unutmamalıyız ki Avrupa’da, belirli anlarda beş sözde ‘büyük’ gücün tamamı üzerinde üstünlük sağlayan ve her birini titreten altıncı bir güç bulunuyor. Bu güç devrimdir. Uzun süre sessiz kaldı ve kenara çekildi, ticari kriz ve besin kıtlığı nedeniyle şimdi yeniden eyleme çağrılıyor. Manchester’dan Roma’ya, Paris’ten Varşova ve Pest’e kadar her yerde yaşıyor, başını kaldırıyor ve…

Devamı...