Erdoğan Türkiye’nin “en basit adamı” olma yolunda ilerliyor. Tarihte bu sıfata uygun düşen başka karakterler de oldu. Marx’ın deyimiyle, Louis Bonaparte “tam da hiçbir şey olmadığından kendisi dışında her anlama gelebiliyordu”. Louis Bonaparte ile Erdoğan çok farklı tarihsel dönemlerin ürünü olarak ortaya çıktılar. Bu anlamda ne Erdoğan ve Bonaparte ne de 1871 ve 2019’un kapitalist...
Bitmesi mümkün olmayan bir öykü de diyebiliriz. Kıbrıs, çoğumuz için, Doğu Akdeniz’de arada sırada kabaran sürtüşmelerin hatırlattığı bir toprak parçası olabilir.  Aslına bakarsanız bu görece iyi bir resimdir. Türkiye’nin geneli için Kıbrıs kumarhanedir, oteldir; vergiden muaf kalmanın yolu, tatil dönüşü içki getirmenin bahanesidir ya da susuz geçen askerlik anılarının kaynağıdır, “Allah’ın unuttuğu” yerlerden birisidir. Daha...
Üç büyük devrimci liderin biyografilerinden bahsediyorum: Marx, Lenin ve Stalin… Muzaffer Ekim Devrimi, Karl Marx’ın eserlerini de yaşam öyküsünü de ilgi odağı yaptı. Ekim Devrimi’nin zaferinin üzerinden henüz çok az vakit geçmişken ve Sovyetlerde sosyalizmin kuruluşuna henüz yeni yeni adım atılırken dünyayı fiziken terk eden büyük ihtilalci Lenin’in, yalnız kaleminden çıkan ve ağzından dökülen sözlerin...
Bugünden bakılınca 1968 tuhaf bir yıldır. Neredeyse her şey olmuştur. Vietnam Savaşı’nda ABD’nin aldığı yenilgi, Martin Luther King’in öldürülmesi, Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’ya müdahalesi, Nixon’ın başkan seçilmesi, “uzay yarışı”nda iki ülkenin attığı adımlar ve 68 kitlesel olayları… Aslında dünya, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişiyle başlayan dönemi yeni bir aşamaya ulaştıracak ve birikmiş soru işaretlerini azaltacak bir dönemeçten...
Gene de duyardım toprağın diplerindenUzak bir gök gürültüsünün bulanık sesi gibiMahmuzlanan atların kişnemesi gibiÇözülüp eridiğini bin yıllık buzların Büyük Ekim Devrimi 1917 Şubat’ında gerçekleşen burjuva devriminin 8 ay sonra aşılmasıyla meydana geldi. Bu sekiz aylık dönem tarihin sosyalist devrimcilere sunabileceği belki de en zengin malzemeyi kapsıyordu. Diğer yandan Şubat ile Ekim arasındaki büyük sıçramanın ürünü...
“(…) Böyle zamanlarda Vladimir İlyiç’le hemen Tolstoy’un yazdığı bir benzetmeyi anımsardık: Bir gün uzakta bir adamın, çömelmiş vaziyette elleriyle anlamsız hareketler yaptığını görür. Önce adamın deli olduğunu düşünür. Fakat yaklaşınca adamın kaldırım taşında bıçağını bilediğini anlar. Teorik tartışmalarda da bu böyledir. Uzaktan duyulduğunda, tartışmanın anlamsız olduğu sanılabilir; fakat sorunun derinliğine indikçe tartışılan şeyin ne kadar...
Sınıfın içerisinde kök salmak, partinin toplumsallaşması, iktidara giden yolda manivela olabilecek süreçlerin, olanakların değerlendirilmesi… Hepsi bir bütün olarak öncülüğün mantığı içerisinde ele alınmalı. Peki, öncülük meselesini düşünürken, işçi sınıfının ileri kesimlerine dair anladığımız nedir ve “orta sınıf” etiketi vurulmak istenen kentli, eğitimli emekçi kesim bunun neresindedir? Proleterleşmenin, işçi sınıfını bir homojenliğe itmediğinden ve siyasal ideolojik...
İşçi sınıfı ve onun kesimleri üzerine yapılan çalışmalara Haziran ile yeniden bir canlanma geldiği gözüküyor. Canlanma, kelime anlamı itibariyle, başta, olumlu gibi gözüküyor; fakat beraberinde getirdiği belirsizlik ve kirlilik, netlikten ziyade sınıftan uzaklaşmaya kapı aralayan bir muğlaklığa varıyor. Sevimsizlik, analizlerin köşelerine iliştirilmiş liberal darbeler ile Marksizmin sınırlarına dahil edilmesi mümkün olmayan yöntemlerin, kavramların bol keseden...
“Ama unutmamalıyız ki Avrupa’da, belirli anlarda beş sözde ‘büyük’ gücün tamamı üzerinde üstünlük sağlayan ve her birini titreten altıncı bir güç bulunuyor. Bu güç devrimdir. Uzun süre sessiz kaldı ve kenara çekildi, ticari kriz ve besin kıtlığı nedeniyle şimdi yeniden eyleme çağrılıyor. Manchester’dan Roma’ya, Paris’ten Varşova ve Pest’e kadar her yerde yaşıyor, başını kaldırıyor ve...
İşaret/Notlar
Yükleniyor...
İşaretle
Kapat
Okur Giriş

Parolanızı mı unuttunuz
×
Signup

Already have an account? Login
×
Kayıp Parola

×