Savaş Sarı ile Söyleşi: Doğal afetler ve ortaya çıkan yıkıcı sonuçları neyi gösteriyor?

Türkiye doğal afetlere yabancı bir ülke değil. Başta depremler birçok büyük doğal afet yaşanmış ve yaşanmaya da devam ediyor ülkemizde. Son yıllarda doğal afetlerin sıklığındaki artış ve sonrasında ortaya çıkan ağır sonuçlarla birlikte ise Türkiye’de birbiri ile ilişkili bir dizi konunun yeniden yoğun olarak tartışılmaya başlandığını gözlemliyoruz. Doğal afetler ve bunların yıkıcı sonuçları hakkında biz…

Devamı...

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan ile “ittifaklar” üzerine

Hak ve özgürlükler şu ya da bu burjuva hükümetinin tercihiyle değil, işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin sonucu alınır; gerçek ve kalıcı özgürlük ise gelişkin sosyalist demokraside yaşanabilir. Diğeri bir aldatmacadır. Bu nedenle ekmek meselesi özgürlük meselesinin üstündedir. Sömürü varsa özgürlük yoktur. Seçim tarihi yaklaştıkça ve AKP’nin iktidardan düşeceğine dair beklentiler arttıkça ittifaklar konusu daha fazla tartışılmaya…

Devamı...

Peker, müsilaj ve sol: Regresyon nereye kadar?

Garip ve sıra dışı günlerden geçiyoruz. Biraz da tekinsiz. Geçmiştekileri andıran ama daha önce hiç yaşanmamış olaylar, durumlarla geçiyor günler. Bir yandan bu sıra dışılık yeni bir tarihin kıyısında olduğumuzu düşündürüyor, bir yandan da yoruyor, bezdiriyor. Umut, heyecan, tedirginlik ve bezginlik iç içe yaşanıyor. Geçtiğimiz ay içinde daha önce benzeri pek yaşanmamış iki olay gündeme…

Devamı...

Sermaye ve devlet faslında kanlı bir Zübükzâde öyküsü

Hiç düşündünüz mü, Süleyman Demirel’in[1] “vecize”lerinden en ünlüsü “dün dündür, bugün bugündür”, neden “yaşamın diyalektik akışında doğan yeni olgulara”, “değişen somut koşulların analizi sonucu yeni bir siyasal konum ve söyleme” yorulmaz hiç? Bir totoloji örneğidir, yanlışlanamaz, dün gerçekten dündür, bugün de bugün, ama neden, sağcılığın politik manevralarının omurgasızlığına ve aldatmayı maharet bellemiş demagogluğa örnek olarak…

Devamı...

Sorunların devleti ve devletin sorunları

“Bugün İtalya ve Almanya’yı yönetenleri düşününce, Al Capone bunların yanında beyefendi kalır.” diyordu Upton Sinclair.[1] Şikago Mezbahaları’nın yazarı, faşizmi “kapitalizm + cinayet” olarak tarif ederken, vahşetin kapitalist düzenin temel karakteri olduğunu unutuyor olamazdı. Nitekim, faşizm devlet olarak haritadan silindiğinde faşistleri yeni görevlerinde işlevlendirme rolü ABD’ye düştü. Klaus Barbie, “hepsi bir arada” denebilecek türden bir karakterdi,…

Devamı...

Marksist estetik ve işçi sınıfının sanatla ilişkisi üzerine

İnsanlığın ilk ortaya çıkmaya başladığı zamanlardan itibaren duyusal algılarımız da hayvanların duyusal algı ve tepkilerinden farklılaşmaya başlamıştır. Bu ayrımın ne yönde ve ne derecede olduğu elbette ki önemli ama hemen başlangıçta ifade etmek gerekir ki insan için kendi dışında olan gerçekliği duyusal olarak algılayıp çeşitli imgelemlerde yeniden üretmek hep farklı düzeyleri de içermiştir. Gerçekliği sadece…

Devamı...

İrlanda: Hayali bir cennet mi, sömürünün ve ırkçılığın toplumu kemirdiği bir kapitalizm mi?

Bir gazetecinin kendisini şanslı kabul edebilmesi için kaos dönemlerinde coğrafi olarak nerede konumlandığına bakması gerekir. Konuyu sadece gazetecilik alanına sıkıştırmayalım. Sosyal bilimler alanında çalışan iyi bir araştırmacı için de aynı olgu geçerli ve önemlidir. Burada, temel bir önyargıyı öncelikle aşalım. Sosyal bilimler ya da genel olarak toplumsal araştırmalar sanıldığının aksine sadece kitap okuyarak ve bilgisayar…

Devamı...

Medyada merkezin tasfiyesi ve basın emekçisi kimliği

Reuters Enstitüsü’nün 2020 yılında yaptığı medya güvenilirliğine ilişkin araştırmaya bakılırsa, Türkiye yüzde 55’lik bir oran ile medyaya güvenin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Basın geleneği ve kurumları son derece köklü İngiltere, Fransa gibi gelişmiş kapitalist ülkelerde ise medyaya güvenin şaşırtıcı derecede düşük kaldığı (sırasıyla %20 ve %23) görülüyor.[1] İlk bakışta, bu araştırmada bir…

Devamı...

Söyleşi | Çağdaş Sümer ile 24 Nisan üzerine: Yeni bir tarihin peşine düşmeliyiz!

Her 24 Nisan’da başta Ermenistan ve Türkiye’de olmak üzere dünyada çeşitli nedenlerle 1915’teki felaket tartışılıyor. Bu yıl bütün gözler bir kez daha, ABD Başkanı Joe Biden’ın seçimlerden önce söz verdiği gibi, 1915’te Osmanlı Ermenileri’nin yaşadığı trajediyi ‘‘soykırım’’ olarak adlandırıp adlandırmayacağına çevrilmişken, Büyük Felaket’i tarihsel bir çerçevede değerlendirmek istedik. Soykırım tartışmalarının saplanıp kaldığı çözümsüzlüğü, tartışmaların Türkiye…

Devamı...

Komün sadece tarih mi?

Bundan tam yüz elli yıl önce, 1871’de, Fransa’da nesnel koşullar elverişli olmasa da tarih, işçi sınıfının önüne ülkesini korumak için kendisini iktidara taşıma zorunluluğunu koydu. Birkaç darbe taraflısı dışında kimse işçi sınıfı adına iktidarı istemiyordu. Ama imparatorluğa son veren burjuvazi cumhuriyeti üçüncü kez ilan ettiğinde bunu hemen bir teslim anlaşmasıyla taçlandırdı ve bu ağır teslimiyet…

Devamı...